15 Haziran 2011 Çarşamba

milliyetçi, laik, cumhuriyetçi kısacası atatürkçü bir insan olarak !!

milliyetçi, laik, cumhuriyetçi kısacası atatürkçü bir insan olarak, 12 haziran 2011 milletvekili genel seçim sonuçları benim bu ülke insanı ile ilgili inançlarımı ve umtlarımı neredeyse sıfır noktasına indirmiştir.

seçim öncesi akp'nin birinci parti olarak çıkacağını tahmin etmek hiç de zor değildi. ancak %50'lik bir oran açıkçası hiç beklemediğim bir sonuç oldu. çünkü ben türk halkının değerlerinin yokedilmesine karşı bu kadar duyarsız olabileceğini tahmin etmemiştim. daha önceki seçimlerde akp'ye oy veren, daha önce mhp, chp, anap gibi partilere oy vermiş olanların, geçtiğimiz süreçte yaşananlardan dolayı akp'den vazgeçeceklerini düşünmüştüm. benim penceremden bakınca bunun başka yolu yoktu.

seçim sonrası tabloya baktığımızda ise akp'nin bırakın oy kaybetmeyi 2 de 1 oranını neredeyse yakaladığını görüyoruz.

türkiye cumhuriyetinin sade bir vatandaşı olarak ben oy vermek için sandığa giderken geride bıraktığımız sekiz buçuk yıla baktım ve aşağıdaki başlıkları göz önünde bulundurarak oyumu verdim. önem sırasına göre listelersek;

1. 2002'de terör yok denecek kadar az seviyedeyken şimdi devlet ile pazarlık masasına oturabilecek güçte.
2. pkk'nın sesini yükseltebilmesi için zemin hazırlandıkça, kürt sorunu dönülmez noktalara geldi ve şu anda anadil, özerklik tartışır olduk.
3. cari açık her geçen gün hızla arttı ve sonu olmayan bir sıcak para politakasıyla balon bir ekonomi oluşturuldu.
4. 2002'de koalisyon hükümeti dış borcu müthiş bir düşüşle teslim etmesine rağmen, o günden bugüne geldiği nokta sayesinde türkiye yine dışa bağımlı bir ülke haline getirildi.
5. işsizlik oranı gün geçtikçe arttı ve mağdur olan bilinçli gençlik her defasında kaba kuvvet uygulanarak susturulmaya çalışıldı.
6. işçinin, memurun, emeklinin alım gücünün gittikçe düşmesi sonucu, aza kanaat ettirip bazı haklarından vazgeçmeye zorlandı.

bu ana başlıkların herhangi biri taraflı söylenen sözler değil, ben burada üşenip rakamlar verip daha bilimsel açıklamalar yapamasam da her biri rakamlarla kanıtlanabilecek unsurlar.

durum böyleyken türk halkı herşeye rağmen akp diyorsa eğer, türkiye cumhuriyetinin geleceğine dair umutlarım azalıyor benim.

akp'ye oy veren kişilerin sebepleri arasında verdikleri hizmetler var mesela. doğrudur akp karayolları ve konut projeleri konusunda iyi çalışmıştır, ama babasının hayrına da yapmamıştır bunu. bu hizmetler kendisine villalar, gemicikler, yeni ortaklıklar olarak geri dönmüştür. ayrıca globalleşşen dünyanın kuralları değişmişken, oy vermede etken olmamalı bu hizmetler. pembe bir dünyada yaşamıyoruz maalesef.

bir diğer sebep ise akp'nin anayasa değişikliği vaadi. evet anayasa değişmelidir ama nasıl? akp anayasa değişikliğinden ne anladığını bülent arınç'ın ağzından açıklamıştır. "türkiye devletinin yönetim biçiminin cumhuriyet olması dışında her maddesi tartışılabilir" diye. bu ne demek ülkenin bütünlüğü, anadili, bayrağı tartışılabilir. yani o cumhuriey dediği gani müjde senaryosu gibi osmanlı cumhuriyetine dönüverir. bu açıklamayı yapan bir hükümete oy veren her bir birey, ileride ülkenin bölünmez bütünlüğüne gelecek her zarardan sorumludur.

akp hükümeti döneminde çadır mahkemeleriyle salınan vatan haini teröristleri hiç söylemiyorum, veya 3 yılı aşkın süredir hakkında hükm verilmeden içeride olan insanları da saymıyorum. çünkü bu %50 ile gördük ki bizim insanımızın umrunda değil. gencecik yaşında senin benim güvenim için toprak altına giren beden hiç akıllarına gelmiyor, vicdanlarını sızlatmıyor çünki.

bir bdp gerçeği var 2011 seçimlerinde. bence seçimden başarıyla çıkan tek parti. bu başarının müsebbibi ise akp hükümeti. bdp'nin her adayı pkk'lı olduğunu alanlarda bağırdı, hepsi alenen türkiye cumhuriyeti devletini tehdit etti, istediklerimiz olmazsa kanlı eylemlerimiz başlar, ayaklanmalar çıkar diye. ve 8,5 yıldır bu ülkeyi yöneten ve "allaha şükür ülkede olan biten herşeyden haberimiz var" diyen, herşeyin kendi kontrolü altında ilerlediğini öne süren hükümet bu tehditlere boyun eğdi, hükümet boyun eğdikçe onlar daha yüksek perdeden konuştular. ortaya bir "açılım" lafı atan hükümet belirsiz bir ortam yarattı ve teröristleri müzakere edilebilir topluluk haline getirdi. şimdi bdp "madem anayasa değişiyor biz federe devlet istiyoruz, kabul etmezseniz olacaklardan biz sorumlu değiliz diyor."

bir yanda başkanlık sistemi sevdasındaki başbakan, diğer yanda her geçen gün güçlendirdiği pkk. belki önüzdeki 4 yıl içerisinde olmaz ama çok da uzak değildir ortalığın karışması. ortalığın karışmasından yana değilim elbet ama bu kötünün iyisi olan seçenek. diğer seçenek ise bu duyarsız türk milletinin kendiliğinden teslim olması.

özetlersek türkiye'de hayat toz pembe değildir, barış ortamı, iyi giden bir ekonomi yoktur. millet bu durumun ayırdına varmaz ise büyük tehlikeler kapıdadır.

komplo teorisyeni demesin kimse, karanlık tablolar çizmek kimsenin çıkarına değil. umarım haksız çıkarım desem de geçmiş veriler ne yazık ki beni haklı çıkaracak gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder