10 Şubat 2012 Cuma
I Follow You
insanlarının telaş nedir bilmediği, bir akvaryumda yaşayan balıklar gibi nem içinde gezinip mutlu olduğu, inceden inceden kendini sevdiren, samimi ve rahat ortamlara sahip, bir gün nefret içinde bir gün sevgi içinde kendine yaklaştıran,denizine ve vapurlarına hasta olduğum şehir. keşke bu beton yığınlarından kurtulsa ve yemyeşil olsa.
izmirli arkadaşlarımın ankara'ya geldiklerinde ne renksiz bu ankara diye zır zır zırlamalarının nedenini yakın bir zamanda keşfetmemi sağlayan şehir. insan burada şehirde olduğunu idrak bile edemeden günlerini neş'e dolu geçirebiliyormuş. belki de benim tatilde olmamdır bunun sebebi diye düşünürken canım ankara'ma geri döndüğümde tatil ile pek ilgisinin olmadığını anladığım şehir.
geçirdiğim 16 günün daha ikincisinde, istanbuldan çok daha fazla sevdiğime karar verdiğim tek şehir... imkanları istanbul kadar olmasa da şimdiye kadar "yaşanılacak yer" diyebildiğim tek yer, istanbula döndüğüm sabahın benim için bir kabusa uyanış olmasına neden olan ütopik mekan... ahanda istanbulda doğmuş büyümüş, arada türkiyede pek çok şehir görmüş olan birisinin gözüyle etkileyiciliğinin nedenleri şunlar diyebilirim :
bi kere denizi, netekim yaşanılacak yerde deniz olmalı diyen, denizden hazetmemesine rağmen uzağında yaşayamayan bir insan olarak eskisinin aksine artık kokmayan denizine vuruldum... boğazın iki katı kadar bir genişliğinde oluşan yakamozu da ayrı bir güzellik ki hayatında dönüp de boğazdaki yakamoza hayranlıkla bakan bi insan değilim, aha işte ayın denizdeki bildiğimiz yansıması derdim, körfezdekini gördüm olayım bitti...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder