31 Ocak 2012 Salı

Prostat Nedir

oyunculuklar başta iyi çok kötüydü. şimdi genel olarak bir iyileşme var. ama hürrem'in cırtlak sesi ve süleyman'ın tutkusuz ve yetersiz tavırları hala büyük handikap. diğer entry'imde dediğim gibi Prostat Nedir pargalı ibrahim sürüklüyor filmi. o'nun da kellesi gitmek üzere. nolacak bu film bilmiyorum. filmin hikayesi ise belli zaten. kanuni'yi anlatıyosun abi. tarih kitabının dışına çıkamazsın. ama ufak tefek değişiklikler yapabilirsin. bu hem filme heyecan katar hem de Prostat Nedir sansasyon ve tartışma meydana getirir. fimin ses yapmasını sağlar. görsellik ise çok iyi. renkler, elbiseler çok göz alıcı. Prostat Nedir kıyafetlerin o dönemi tam yansıtamadığını söylüyoruz zaten ama ihtişamdsersen ihtişam, saltanat dersen o biçim. sorguçlar, acayip kavuklar filan akılda kalıyor. çok çok para harcamışlar belli. genel olarak 10 üzerinden 5.5 veririm bu filme. oyunculuk görmek Prostat Nedir istiyorum oyunculuk. rol yapmıyosun kardeşim, sarayda yaşıyosun, koca imparatoluğun merkezinin merkezindesin. sinema tadında bölümler izlemek istiyoruz. uncut yapmazsınız zaten bari izlerken gözümüzü doyurun.

Reflü tedavisi

mahidevran - hürrem - tanya üçgeninde resmen geçmiş-şimdi-gelecek olayını gördüm. hürrem de aynısını gördü ki olaya radikal bir çözüm getirdi. bu arada ben söylemiş Reflü tedavisi olayım da o tanya geri yollanır hiç sevinmesin haspam zaten kafasında bir güneşle yürüyordu... yalnız mahidevranın yaptığının neredeyse aynısını yapmış olmasını kendisi de vurgulayıp o sırada mahişi yine kapak delisi yaptı ya ben daha Reflü tedavisi bir şey demiyorum... mustafa'nın babasıyla kılıç sahnesi Reflü tedavisi gelecekte olanları bilen bizler için oldukça ironik oldu. içim titremedi dersem yalan olur. yalnız daha vahimi iki kardeş sarılırken birden ikisinin de genç yaşta öleceklerini hatırlayınca içim ezildi... evet biraz içselleştirmiş olabilirim diziyi kabul ediyorum... neyse efendim bir de benim anlamadığım bu Reflü tedavisi osmanlı'da şeyhülislam vardı yani neden o zaman tüm duaları ya padişah ya da vezirazam ediyor. şeyhülislam'ın hiç mi sözü yok. çocukların kulağına ezanı da sülüman okuyor oturumları da ya kendisi ya ibrahim duayla açıyor...

Brokolinin Faydaları

-kanuni'ye bak sen hürrem'le leo'yu aynı odada görüyor, hiç birşey olmamış gibi devam ediyor, "hadiyin yemeh yiyelim" diyip masaya oturuyor, laubalilik, lakaytlık tavan yapmış. Brokolinin Faydaları cihan padişahına bak. -mahidevran ve kanuni en saçma sapan yazılmış Brokolinin Faydaları karakterler kategorisinde birinciliğe oynayabilirler. kadın o kadar pasif, o kadar salak bir karakter olarak yazılıyor ki, beni benden alıyor. kanuni bunun zehir olayı yüzünden aylarca konuşmadı ama kadın hala onu öldür gülşah, bunu da öleyazdır gülşah diyip duruyor. -nigar ve ibrahim'in öpüşmesini ise, yeniçeri Brokolinin Faydaları isyanını izlerken millet sıkılmasın falan diye koydunuz sanırım? çok gereksiz, milletin gazına gelip "dur ben şunlara birşeyler yazıyım" denilerek yazılmış resmen. size sesleniyorum; viktorya ölsün matrakçı'yla nigar evlensin, bu saçmalıkta burada son bulsun. gerçek hayatta ibrahim paşa'nın haremi varmıymış bilmiyorum ama 20 bölümdür hatice'ye olan aşkından ölen ibrahim'in bir Brokolinin Faydaları hareminin olması ve geçen bölümdeki gibi ağzı açık ayran budalası gibi dansözleri izlemesi tutarsızlığın dik âlâsıydı. -yeniçeri ağası çok karizmatik bir insan, söylemeden geçemicem.

Kanepe Fiyatları

ibrahim... kuşum... ne oldu sana... dansöz karşısında fındık fıstık yemeler pis pis sırıtmalar falan... evlendiniz kadınla aynı eve girdin cazibesini mi yitirdi. ne o evlilik aşkı mı öldürdü? sen aslında balkondan balkona bakışmak mı istiyordun ne oldu? zavallı küçük kuşlar ben bu bölümde Kanepe Fiyatları en çok size üzüldüm... yazık oldu size... sadıka sen allah aşkına nesin? cidden bak soruyorum... yani mantık olarak hatice'nin nedimesinin hatice ile her yere gitmesi gerekir... ee sen hep kadının olmadığı Kanepe Fiyatları yerlerdesin allah aşkına ne suikast düzenleyebiliyorsun, ne halvete girebiliyorsun, ne nedime olabiliyorsun allah aşkına iki elinle bir işi beceremiyorsun güzelim... leo'nun binmeyi planladığı tekneye seni koysalar daha iyi olur. hem matrakçı da senin o pis sinsi planlarından kurtulur. Kanepe Fiyatları kalbi temiz bir kız bulur ibrahim ona güzel güzel yaşar gider. bu arada mahzenleri bile halıyla kaplanmış ya da sonradan Kanepe Fiyatları valide sultan geliyor diye halıyla örtülmüş mis gibi mahzenlerimiz varmış... şeker ağa da sanki tüm kışı geçireceklermiş gibi erzak yığıyor ya hadi hayırlısı... bir de padişah'ın edirne'de beklerkenki hali bir garipti sanki... silahını temizlerken böyle mahzun bir çocuk gibi oldu...

Çanta Modelleri

en acınası karakterlerinden biri valide sultan bu dizinin. oğlu edirne'de avda, damadı mısır'da karı kızlarla eğlencede, kızı kendi evinde, yeniçeri isyan etmiş hem sarayın kapısına dayanmış hem kızının küçük saray yavrusunu yakmaya çalışıyor, kendisi mahzene saklanmak zorunda kalmış, hem kendi Çanta Modelleri hem sevdiklerinin canının derdinde ve hale mahidevran'ı çekmek zorunda. "validem ne zaman çıkacağız burdan" diye mızmızlanmasıyla uğraşıyor. bir sus be mahidevran, mahsene gireli 10 dakika anca olmuştur daha başladın hemen söylenmeye. zevkine girdiniz sanki. uyuz kadın. tehlike geçince çıkacaksınız tabii, ne zaman çıkacaksınız... o yüzüğü çalman da başına Çanta Modelleri bela olur inşallah. vallaha da billaha da yeniçeri Çanta Modelleri sonuna kadar haklı. ancak bu isyani hürrem bastıracak. ses gücüyle bir doğum yapacak tüm yeniçeri yerl-e yeks-an olacak. mahidevran azıtmış, hürrem zaten kudurmuş, payitaht desen kreşe dönmüş hürrem yecüc mecüc gibi doğurup duruyor, şehzadeleri doyurmak için yapılan yemeklerden konstantiniyye halkı aç bilaç kalmış, üstüne bir de düğün, yüz görümlüğüi beş bir yerde falan derken yeniçerü delirdi tabi. ama merak buyurmayınız sültan'ım. Çanta Modelleri hürrem bir bağıracak ordu kaçacak yer arayacak. hatun kuş ölülerini gördü misal bağırarak tüm ağaçları devirdi orman bırakmadı.

greyder ayakkabı modelleri

böyle evlilik mi olur be kafalarını birbirlerine vurduklarım? siz karı kocasınız, bi dalaşın, bi tepinin, kovalamaca filan oynayın aaaa. baydım. mahidevran, çocuk ishali rengi fistanlarının greyder ayakkabı modelleri içinde, balkondan bakışarak halvet olabileceğine inanacak kadar saf ve süleyman'ın göğüs kıllarını dahi görmeyeli menapoz yaşına gelmiş olmasına rağmen halvet umudu bir meşale gibi hiç sönmeyen psikopatım.. hafız kusura bakma ama o tarif edemeyeceğim ölü gelin greyder ayakkabı modelleri pembesi elbiselerin ve yanında değirmen taşı totolu yancın gülşah olduğu sürece sen has oda'nın balkonunun parmaklıklarına da tırmansan, pastadan dansöz olup çıksan da gidişat hep aynı hep aynı: şekl-ü şemal a-1 ah mahi ah.. döneminizin ünlü bestekarlarından greyder ayakkabı modelleri gaga hatun'un poğaça face şarkısında anlattığı o manyak yalakan gülşah'ı başından def edemediğin sürece başına gelecek olanları ben sana yazıyorum iyi oku: - "hürrem taklit yaparak hünkar'ı güldürmüş kalbine girmiş, siz de yapın sultanım" diyen gülşah'ın gazıyla süleyman'a valide sultan'ın taklidini yapmak, pek tabi sıçıp batırmak, adamın hiç gülmediğine greyder ayakkabı modelleri ayınca da "şoför amca şoför amca kafam kapıya sıkıştı" taklidi yapıp durumu kurtarmaya çalışmak, süleyman'ın buzhane norveç somonu gibi bakması, epic fail.

Cilt Maskeleri

mahidevranla hürrem'in gelin uğurlarken ki konuşmalarına da ayrıca sırıttım... 'benimle iyi geçinin sultanım zira bu faydanıza olur' cümlesini soluksuz söylemesine de ayrıca alkış tutuyorum hürremciğimin... yalnız figüran yeniçeriler biraz minnoş olmuş sanki... hani Cilt Maskeleri adamlar biraz daha kalıplı olsa biraz daha iyi olmaz mıydı? yeniçeriler de 9 güne laf etmeye başladı ya adım adım isyan geliyor... ya ben bu mustafa'nın junior haline de Cilt Maskeleri ısınamadım, büyüdü sarışınlaştı yüzü aydınlandı yine ısınamadım. hayır soruyorum acaba hürreminkiler elimize doğdu sayılır ondan mı hürremin bıdıklarını seviyorum diye... hani mustafa'nın bebişliğini göremedik ondan mı acaba diye... ama yok arkadaşım zaten o mahidevran suratsızından çıkan çocuğun suratsız olması normaldi yani... hürrem bu çocukları doğururken lütfen bu nasıl bir mantıktır Cilt Maskeleri ki sarayda kimse olmuyor... yani koca sarayı bomboş bırakmak hangi salağın fikri... sarayı alıp götürseler düğün telaşına kimse oralı olmayacak... ayy bir de valide sultanımın ayy çok mutlu oldum tadındaki tepkisinin mahidevranı hatırlayınca yarıda kalması ayrı bir komikti ama en komiği bence padişahın 'patlatın topları' cümlesiydi... hatice gerildi ben de gerildim anasını satayım... bir de hatice'nin Cilt Maskeleri abisine bu hediyenizi ölene kadar çıkartmayacağım diye verdiği söz sanki biraz çabuk bozuldu... ama o öpüşme sahnesi gayet gerçekçiydi takdir ettim. gülfem'in de pargalı ile olan konuşmasında gülfem'den hafif bir tehdit sezmedim dersem yalan olur 'hatice'yi üzersen seni var yaaa' alt metni hakimdi sanki...

Penti Çorap

dizinin dünkü bölümünde sülüman nigar kalfa'ya hallenecek diye bekledik ama sanırım tarihi gerçeklerden uzaklaşmamak adına senaristler nigar kalfa'nın şovunu tadında bıraktı. kadıncağız epey bir omuz Penti Çorap dekoltesi filan da verdi ama nafile, karşısında sülüman değil viktorya vardı, boşa gitti. sülüman al şu nigar kalfa denen dünya tatlısını gönder şu iki cadalozu kafan rahat etsin olm, evdeki huzur mutluluk budur. hem nigar zaman zaman araya parça atmana da kızmaz, saray terbiyesi almış kadın sonuçta. benden duymuş olma ama hürrem seni tek eşli yapma konusunda çok iddialı, bu da yetmezmiş gibi öyle bir bıldırcın Penti Çorap yiyor ki yakında senin yatağa ikiniz zor sığarsınız, ömrünü tek kadınla geçiren bir padişah olacaksan seçimini düzgün yap nigar'a oyna bence. bir de padişahın portresini yapma sahnesine değinmeden geçemeyeceğim. arkadaş resim kursuna yeni başlamış ortaokul-1 öğrencisi gibi bir çanta, bir fırça ve dandikten bir Penti Çorap paletle cihan padişahının portresini çizdirtiyorsunuz, yavaş gelin yahu. o portrenin padişahı güneşin altında saatlerce tutarak çizilmesine ise söyleyecek laf bulamıyorum. zaten aynı bahçede padişah kardeşinin nişanı 10 tane adamla yapılmış, ona da ses etmedik, düğünde toparlarlar dedik. ama portreden bahsediyoruz biraz daha özen. son sözüm de gülşah denen salağa. kızım sen halden Penti Çorap anlamıyor musun? kadın hamile olmam imkansız diyor işte bunun ne demek olduğunu 7 yaş üstü her insan evladı anlar. aganigi maganigi diye mi anlatsın anlayasın diye? ömrün halvet yoluna haseki hazırlamakla geçmiş başka da bir halt yiyebildiğin yok hala konuya uyanamadın. sülüman sultanını sadece arkadaş olarak görüyor, dost kaldı onlar.

Balkon Dekorasyonu

detaylarıyla bugünkü bölümünde yüzümde hoş bir gülümseme bırakmış dizidir. yalnız dizide en çok aklımda kalan sahne sadıka'nın nigar kalfaya ufaktan yazdığı sahne olmuştur ya da yazar burada kendi fesatlığını konuşturmaktadır. başbaşa kaldıklarında suratında enteresan bir ifadeyle sen güzel kadın diyip kızın eline dokundu... bana bak sadıka akıllı ol ben nigarcığı yakışıklı geniş omuzlu yiğit bir paşayla, beyle falan hayal ediyorum Balkon Dekorasyonu kadına sulanma... padişaha halvetle niyetlenip nigar ile oruç bozmaya kalkma istersen... ayrıca hürrem'in hamileliğine nigar'la, maria bile ihtimal vermedi ya ben ona epeyce güldüm.. ebe kadın muayene ederken ikisinin de suratında yok artık ifadesi vardı... onlar daha bu 'yok artık' ifadesini çok takınırlar.... kadın sarayın en çok çocuk doğuran kadını sıralamasında 600 yıllık tarihte birinciliği Balkon Dekorasyonu kimselere kaptırmamış yanılmıyorsam... artık nasıl bir doğurganlık varsa... hürrem'in mehmet'i kurtardı diye mahidevran'a Balkon Dekorasyonu teşekkür etmesi stratejik anlamda çok akıllıcaydı bunu hem valide sultan'ın yanında hem de ikinci kez sultanın yanında yapması ekstra bonus kazandırdı yavrucuğuma... az çakal değil tabi... ayrıca sümbül ağa'ya verdiği ayar da her ne kadar sümbül ağaya üzülsem de hoşuma gitti 'sümbül ağa, haremin garibim ağası; sen benim isteklerimi yapamazsın. gücün yetmez' sözü 'her Balkon Dekorasyonu şeyin farkındayım güçlerin nasıl dağıldığını biliyorum' mesajı taşıdığı için başarılıydı. aynı taktiği ibrahim paşa'ya da yaptı. gerçeği bildiği halde ona da 'biat' etti. afferim akıllanıyor... bir başka dikkatimi çeken konu ibrahim paşayla venedik elçisinin konuşmasıydı. konuşmanın en garip ve bence sakil duran tarafı ibrahim'in yıllardır sarayda olmasına ve o kadar ders görmesine rağmen venedik elçisinden daha aksanlı konuşmasıydı. elçi resmen istanbul türkçesi ile konuşuyordu ki bu da ayrı bir enteresanlık.

Fayans Modelleri

hürrem saraya geri geldi iyi hoşta, bütün bölüm yine hürrem'le geçti, bi tane ibo-hatice sahnesi yok. o mehmet çelebi çikosu'yla hatice orda burda karşılaşsın diye abidik gubidik zilyonlarca şey olurdu, şimdi bi tane sahneleri yok ibrahim'le. bu ne böyle? -kurgu da mı bi kopukluk var senaryo Fayans Modelleri da mı anlayamadım ama bişeyler de hata var gibi. olaylar arka arkaya gelişmiyor gibi sanki, gece mi gündüz mü kim ne zaman ne yapıyor belli değil, bi kopuş var. hele bu sadıka'nın gözde olmak istemesi- validenin onu seçmesi- sümbül'ün eğitmesi- gündüz vakti halvete gitmesi falan ne biçim bi sıralamayla oldu, hiiç belli değil. -sülüman ibrahim'i rumeli beylerbeyi yaptıktan Fayans Modelleri sonra aralarında geçen konuşma güzeldi. "bu kadar güç beni öldürür" minvalinde bişeyler demesi pek manidardı, eh adamcağızın 7 saltanat tuğundan 6 tanesine sahip olduğunu düşününce endişesi çok mantıklı geliyor haliyle. içimde bi fena oluyo zaten bu mustafa ve ibrahim'le alakalı geleceğe atıfta bulunarak yapılan ölüm/kalım repliklerinde. -sadıka olayı çok gereksiz, amaçsız, mantıksız. Fayans Modelleri kuvvetle muhtemel mehmet (çok tatlış kendisi ayrıca) havuza filan düşücek, orada gülşah ya da mahi filan onu kurtarıcak, bunların çığlıklarına sülüman noluyo derken halvet yalan olacak. neyse sadıka bir başka bahara artık. -ibrahim duvarlara resimler çizdirtmek istiyorum diyince resmen aklıma "hatice beğenir mi, bi ona da sorsaydı" diye geçirdim. ahahah e bunların kavuşması 2011 model olunca, haliyle siz sua edin genç evlilerdeki olağanüstü kıroluk seviyesine gelmedim ben daha. -bu hatice "ben gidiyorum benden kurtulucaksınız Fayans Modelleri validem" filan dedikçe niye annesi açıp ağzını "sen gidiceksin diye çoh üzülüyorum ben ya" diyip ağlamıyor? niye susuyor ki? replik sıkıntısı filan mı var? -bu mahi'nin herkese halvet günlerini saymasından baygınlık gelmişti nihayet ibrahim el attı. bana anlatma be kadın dedi de "hele şükür" dedik izlerken, kutsal perşembe bana gelicekti de gelmedi de bilmem ne. mahi seni seviyorum ama beni bile bayıyosun zaman zaman.

parke modelleri

ibrahim bile saray'da birileri ölünce hürrem'den önce mahidevran'dan şüpheleniyor, salak süleyman anında hürrem'in katil olduğuna inandı ama, valide'nin de dürtüklemesi ile. ondan sonra kanuni konuşsun adaletinden şundan bundan. valide'de niye benim düşüncelerime yeterince saygı parke modelleri duyulmuyor diye bunalımlara girsin kızı ibrahim'le evlendirilecek diye. sünepe veremli çelebi muhteşem bir damat seçimiydi çünkü, ibrahim'e kıyasla, değil mi valide sultan? hatice sultan mahidevran'a haddini bildirerek bir artı puan daha aldı. bir "bana akıl mı öğretiyorsun? mahidevran. o yılan dediğin kadın şehzade anası. senin gibi. bir farkınız yok parke modelleri benim için" demesi var ki ayağa kalkıp, sert bakışlarla, mahidevran kaçacak yer aradı. -pargalı'nın ikiz kardeşi olayı okan yalabık sayesinde daha az sırıtıyor neden böyle bir işe kalkıştınız ki? ibrahim idam edildikten sonra da izleyiciler kopmasından parke modelleri diziden diye mi? neyse ama böyleyse mantıklı tabi. ama ibrahim'i eğer bu sezon sonunda öldürürseniz ortalık karışır, ne kadar ibrahim o kadar reyting çikolar. -hürrem'in aynadaki suratı. of bak gelin anlaşalım yapmayın böyle şeyler. -ibrahim ve hatice'nin evliliğini böylesi sığ bir senaryoya bağladığınız için tebrik ediyorum. ayrıca resmen apar topar geçiştirir gibi yaptınız bunların kavuşmasını, bir daha parke modelleri kınadım. bütün bölüm hürrem oldu yine, bunların düğünlerini de düzgün göstermezseniz dağıtırım oraları. ama bi saniye düğün on saniye hürrem olmasın mümkünse. i hate hürrem, i hate harem, i hate sülüman ve hürrem aşkısı. yeter artık. -bu olayı yine ibrahim çözecek ahanda buraya yazdım. zeki adam en nihayetinde. -beyhan sultan geldi de, daha önceden bi adından filan bahsetseydiniz keşke "beyhan'ımı özledim" filan deseydi valide. paldır küldür insan sokuyorsunuz senaryoya. -çok mu fazla mum var bu bölüm bana mı öyle geldi? bi loşluk, bi karanlıklık, bi gariplik var etrafta.

Klozet takımları

birçok kişi sümbül-gülnihal aşkına değinmiş, "pipisiz herif kızı nasıl mutlu edecek" ve "bir hadım nasıl arzulayabilir" soruları sorulmuş, kıt bilgilerimle açıklama getireyim. unutmadan, bu aşk daha gülnihal'in surat haşatken başlamıştı, hatırlayınız. 1. sümbül'ün takımlar Klozet takımları mevcut mu? osmanlı'da tek bir çeşit hadım etme tekniği yoktur, benim bildiğim iki tanedir; birincisinde takımlar özel bir bıçakla komple alınır. bu yöntem, daha istanbul'a Klozet takımları bile varılmadan gemi ambarlarında rezil koşullarda küçük yaştaki köle oğlanların üzerlerinde çok kanlı ve acılı (dezenfektan olarak acı biber kullanılıyor, düşünün) bir şekilde yapılması sebebiyle birçok ölüme sebebiyet vermiştir, bu metodla sağ kalan az kişi saraya ulaşabilmiştir. ikinci metod testislerin ezilmesi metodudur. Klozet takımları bunda takımlar durur, ancak testisler burularak işlevsiz hale getirilmeye çalışılır. bir hadımın bir cariyeyi hamile bırakması bu metodda tam olarak engellenemez, cariyeleri hamile bıraktıkları için cezalandırılan birçok hadım olmuştur. 2. kırık sümbül gülnihal'e nasıl aşık olabilir? birçok hadımın, takımları iş göremez olsa dahi hormonları çalışır; aşık olur, kıskanır, arzular hatta seks bile yapabilirler. erkeksizlikten kafayı yemiş birtakım Klozet takımları cariyelerin bu hadımlarla seviştikleri, sonra paşalarla evlendirildiklerinde hadımın performansını paşada bulamadıkları için saraya geri dönmek istedikleri gibi iddialar ortaya atılmıştır. takımı olmayan hadımların özellikle oral seks konusunda oldukça başarılı oldukları ve cariyeleri bu şekilde bayağı memnun ettikleri söylenir. velhasılı kelam, evet, sümbül'ün gülnihal'e aşık olması son derece normal ve tarihte görülme olasılığı olan bir hadisedir.

Domates faydaları

bu hafta çok sinirliyim muhteşem dostlar... hürrem'ime iftira atıldı.. asabım bozuk.. ama beni en çok kızdıran şey süleyman'ın hal ve tavırları.. hem ilgi sevgi gösterme, off poff afra tafraa diye ortalıklarda dolan, agresif davranışlarda bulun, yarım gün konaklamalı bir halveti hürrem'ime çok gör, hem de atılan iftiraya Domates faydaları eşlik et.. olacak iş değil süleyman.. vallahi yakıştıramadım.. o bu değil de süleyman yine mahidevran'a yar olmamış.. hayır bu adam seferden geldi geleli napıyor , kendine yeni manita mı yaptı, nedir yani?! hürrem'e yok mahi'ye yok, kime var süleyman?! o kadar da uzun süre geçti.. hayır padişah adamsın, Domates faydaları halvete alışıksın.. bakıyorum günlük programında o kadar yorucu şeyler de yok. insan ister istemez sorguluyor yani.. çelik gibi iraden varmış yemin olsun.. konudan konuya atlıyorum ama pargalı parga'ya gidince, -çok afedersiniz lafın gelişi- resmen sefa pezevengi oldu çıktı.. tabi denize nazır yer, gelsin balıklar, Domates faydaları içilsin rakılar (rakıyı uydurdum), babayla, kardeşle edilsin muhabbetler.. baktım anında caydın vezirlikten.. ama haklısın be ibrahim, senelerdir, süleyman'ın kapısının önünde beklemekten ensene kadar varis oldun, rütben var ama bi numaran yok, öyle hayatı yemişim dedin tabi.. haklısın.. bu arada halıfleks sakallı kardeşine hasta oldum, imkan olaydı da Domates faydaları bizi birbirimize ayarlayaydın; sen, ben, o, hatice double date yapaydık.. zira hatice de tam partileme havasında, yine pembe neon kıyafetleri çekti, iyi olurdu.. neyse..

Bel Ağrısı Nedenleri

süleyman'a acıyorum açıkcası. ana korkusundan, dırdırını çekmemek için adam zorla her perşembe mahidevran'ı odasına çağırmak zorunda kalıyor, kadın yatağı işgal ettiği için de tüm geceyi uykusuz, balkondan dışarı izleyerek, mücevher yaparak geçiriyor. rahat yok adama. sonra yok cihan padişahı yok aslanım yok muhteşemim. ulan adam daha kendi yatağına sahip çıkamıyor... neyse bu gece mustafa sağolsun, yatağa yatabilmiş süleyman da. ibrahim ve hatice aşkı da, ibrahim'in Bel Ağrısı Nedenleri aile dramı da baymış durumda. osmanlı dönemi ibo show seyretmek istemiyorum artık... ibrahim'in bölümleri bin kere reklamla bölünmese ve bu zamana kadar "edebiyen ayrı kalacağız" geyikleri dizinin başından beri devam ediyor olmasa belki daha hislenip, etkilenirdim sahnelerden.... dizinin senaristi almış diziyi kaplumbağaya Bel Ağrısı Nedenleri bağlamış,bu kadar mı yavaş ve saçma ilerler? koskoca hürrem sultanı bu hale düşürdüler ya sinirden koltuğu yastığı parça pinçik edeceğim. hürrem...sihirli annemde tuna peri bir gün betüşe Bel Ağrısı Nedenleri birşey yapmıştı,sesini ve yüzünü çalmıştı sanırım. perihan dududan bilmişti. onca şey yapan ama yakalanmayan dudu o bölüm masumiyetiyle içimi cız ettirmişti. bu bölümde aynı şeyi senin için de hissettim. ayol elalemin yüzünü parçala,her yere nifak tohumu sok,yap,et. hiçbirini farketmesinler. deli dolu bir gözünü büyüte büyüte çıkardığın cıngan için seni suçlu ilan etsinler. sinirden o kadar gerildim ki hafzaya ayrı,süleymana ayrı,skull bone maketi kafasıyla ortada dolanan mahidevrana ayrı... hürremciğim ilerleyen bölümlerde gerçek suçlu ortaya çıkınca aklanacak ve saray ahalisi ona yaptığı haksızlıktan dolayı boyunları eğilecek,daha Bel Ağrısı Nedenleri güçlü hale gelecek. yeter artık meral okay. bu şekilde olmazsa bileklerimi keseceğim artık. koskoca hürrem sultan böyle devam eder mi? hatice...bir gün o balkondan seni aşağıya gülfem iterse hiç ama hiç üzülmeyeceğim. o sümüklü tavrın,yerlerde sürünen aşık modun beni de sıktı gülfemi de. kadın sabah akşam sana mendil yetiştirecek,gazını alacak,ağlarken steakhouse menünü yedirecek diye şişti. dirayetli kadın,halvete falan da gitmiyor ama sakin,mutlu. seni çekiyor. hatice ile iboşun evlenmesi artık beni hiç mutlu etmeyecek,zira artık hatice sarayın nihal ziyagili olma yoluna girmiş.

Turpun Faydaları

mahidevran "bu saadeti ne kadar uzun zamandır bekliyordum hünkarım" derken eğilmiş yerlerde padişahın kaftanının eteklerini öpüyor ve yerden yukarıya doğru bakıyordu ya sülüman'a, işte o sırada kadınlığımdan utandım yeminlen! "saadet" dediği geceyi o'nunla Turpun Faydaları geçirecek olması! öyle oturup sohbet etmeleri, yürüyüş yapmaları, beraber gülmeleri filan değil bildiğin neyse..! kadınların "saadet"ten anladığı tek şey hamile kalabilecekleri o odaya, yatağa ulaşabilmek! hayır şimdi koskoca osmanlı tarihi bu minvalde Turpun Faydaları ilerlemiş, şimdi, yani nerdeyse 500 yıl sonra "kadınlar çok aşağılanıyor bu dizide efenim" demek saçma geliyor kulağa göze ama gene de kanıma dokundu arkadaş ne o öyle yerlerde sürünüp köpek ol filan! hatice ile pargalı'nın aşkı insanların ilgisini çok çektiği için sündürülüyor o kısım, belli!birçok dizinin izlenmesinin yegane sebebi; dizideki esas oğlanla esas Turpun Faydaları kızın ne zaman birleşecekleri, mutlu sona ulaşıp ulaşamayacakları değil mi? eh işte burda da o görevi bu iki mıymıntı üstleniyor! birisi de çıkıp diyemez "biz seviyoz la birbirimizi" diye! kardeşini dandirik bi öğretmene layık bulan padişah, neden pargalı'ya layık görmesin! hatice de pargalı Turpun Faydaları da bunu düşünemiyor yani alla alla! neyse benim derdim halvet olma peşinde koşan kadınların düştüğü durumdu dağıtmayayım konuyu!

Mutfak Dekorasyonu

bu bölüm beni bitirmiş dizidir. mecnun hayalleri mi yıktın. sedefle konuşma sahnesini izlerken, her seferinde nerede toparlayacak acaba, bizim mecnun öyle bir çocuk değildir. bu kadar gerizekalı olamaz. istemese de bir insanın duygularıyla, ki biz açılmak için ne kadar uğraştığını biliyoruz, dalga geçemez derken bunu da yaptı. böyle boğazıma bir yumruk oturdu, sonra tam ben saydırmaya başlamışken bu arda gözlerim fln da doldu tabi. kahramanım, ismail abi Mutfak Dekorasyonu geldi o ceketi attı ya içim rahatladı, şimdi anlayacak mecnun dedim. ama artık her şey için çok geçti,sonra o lanet baklava dilimli kazak geldi tanıyamadım ismail abiyi, sonra oda umudunu kesmiş bir insan oldu, o sahnede bittim işte ben ne desem boş ağlarsın da ama yeterince ağlayamassın da böyle boğazında gözünde bir şeyler kalır konuşasın fln kaçar uyumak istersin ya öyle oldum işte. bundan sonra ne kadar düzelse de benim için mecnun Mutfak Dekorasyonu artık ismail abi'nin mecnunu değilse bitmiştir. 42. bölüm, erdal bakkal ile sesli güldüren; ismail abi, mecnun ve sedef ile sessizce ağlatan bir bölümdü. * şimdi mecnun'un, leyla'nın ölüm haberini aldığı zamanki hali falan geliyor aklıma, sonra sedef'in ilan-ı aşkına verdiği karşılık. cıks. bu mecnun'u ben de sevmedim ismail abi. geçen sefer de yavuz'u hapishaneden çıkarma konusunda sahilde ayarı yemişti ismail abi'den. o zaman da pişman olmuştu. ama bi akıllan artık be mecnun. bi kendine gel. illa ismail abi'den ayar mı yemen lazım. ak sakallı dede bile arada bir fani gibi takılıyor, Mutfak Dekorasyonu trip atıyor ne bileyim kıskanıyor, tembellik ediyor falan, ama ismail abi adamlığından zerre taviz vermiyor. ne bir tembelliği oldu ne kimseye yamuk yaptı ne birini kıskandı. her zaman delikanlı oldu. golcü sakallıya parasını verdi mesela bu bölümde. hani absürd dizi deyip geçiyoruz ama fevkaladenin fevkinde Mutfak Dekorasyonu bir absürdlük sunuyor. hayat gibi diyeceğim ama bu da ilk bakışta basit bir tanım gibi geliyor. ama hayat gibi lafı üzerinde biraz düşününce en iyi tanımın bu olduğuna kanaat getiriyorum. dizilerdeki kızlara aşık olduğum falan çok olur da hiç bir karakterin hayatımda yer almasını bu kadar çok istememiştim. bu karaktere can veren serkan keskin'e de çok teşekkür ediyorum. daha iyi oynanamazdı heralde. allah sağlıklı uzun ömür versin, iki cihanda saadeti eksik olmasın. oyuncularına dua ettiren dizidir. öyle çok seviyoruz.

Kelebek Mutfak Modelleri

zamanında quentin tarantino için "boku altına çeviren bir simyacı" şeklinde bir yorum görmüştüm. kafasındaki film çöplüğünden çıkarttığı malzemeyi bir araya getirerek çok başarılı işlere imza attığı için böyle bir tanım uygun görülmüştü kendisine. cem yılmaz için de benzer bir şey söylenebilir. çünkü ya olmayacak yerlerden espri çıkartıyor ya da normalde komik olmayacak bir espriyi komik hale getiriyor. politika konusuna gelirsek bence cem yılmaz'a böyle bir misyon yüklemenin bir anlamı yok. zaten yeterince politik insan var ve memlekette politikanın yapılış şekli ortada. cem yılmazınsa kendi alanında ne bir rakibi ne eşi benzeri var. politik olmak onu sadece sıradanlaştırır. insanların ve gençlerin apolitik oluşundaki en büyük neden politikanın kendisi ve yapılış şeklidir kanımca. cem yılmaz'a bok atmanın lüzumu yok. cem yılmaz soru & cevap dvd'sinde Kelebek Mutfak Modelleri sanırım bahçeşehir üniversitesi'ndeki söyleşide soru soran 15 yaşındaki kızı dinledikten sonra ayakkabılar topuklu mu diyen elemana dönüp "sakallı makallı adamsın senin sorduğu soruya bak şu çocuğun sorduğu soruya bak" diye şaka yollu çıkışmasının akabinde, sessizce "senin ben amına koyayım" dediği an muhalefetin de mizahın da kralını yapmıştır aslında. zeka seviyesi müjdat gezen ile levent kırca'ya yeten adamlar anlamasa da, 2 saat boyunca yükselen yeni nesilin 20 lirasını alıp üstüne bir de ne kadar mal Kelebek Mutfak Modelleri olduklarını kaydederek cümle aleme izlettirmesi benim gözümde yeterince sanatçı yapar bu adamı. zeki adamdan chp muhalefeti beklemek, bir de üstüne "apolitik bu yaa" diye ağlamak... bilmiyorum medyanın ve insanların hakkında hala alacağı parayla Kelebek Mutfak Modelleri ilgili yorum yaptığı insan. haftalar sonraki gösterisine bilet almaya çalışıyordum, pahalı da değildi ama istediğim tarihe bilet alamadım. isterse çok daha büyük paralar kazanabileceğini düşünüyorum. adam türkiye'de bir sahne sanatını tek başına popüler yapmış (izlerken daha çok eğlendiğim bir yığın yabancı stand-up yapan insan **** olsa da) bunun dışında filmler çekmiş oyunculuk Kelebek Mutfak Modelleri yapmış yani başka şeyler de denemiş ama yok amına koyiyim para kazanmasın araba almasın. taraftar notu: cem yılmazın en ucuz bileti 50 küsür en pahalısı 100 küsürdü. üç büyüklerin bilet fiyatlarını düşünün.

30 Ocak 2012 Pazartesi

adidas mont

facebook bildirimlerini sms ile cep telefonuna bedava olarak yollama hizmetine girişmiştir. hatta aynı hizmet numarasına bir takım belli şeyler yazarak arkadaş ekleme, durum güncelleme, arkadaş arama vs. gibi şeyler de yapılabiliyor fakat tabii bu olaylar ücretli. bildirimlerin ücretsiz olması güzelken ayda 500 bildirim gibi de bir sınır var. 500 taneden fazla notification alırsanız geri kalanlar o ay içinde gelmiyor. öteki ay yine adidas mont 500'lük kotanız oluyor falan filan. ayda 500 bildirim de çok geldi benim gözüme zaten ama inanılmaz sosyal arkadaşlar varsa onları biraz sıkıntıya sokabilir, her neyse... bu olay facebook'ta hesap->hesap ayarları->mobil yolu izlenerek aktif hale getirilebilir. listedeki seçeneklerden baktım, şu an yalnızca vodafone görünüyor, turkcell ve avea'nın adı sanı geçmiyor.

fayans çeşitleri

bana hafif duman'i hatirlatan, fayans çeşitleri ama kendine ozgu bir yorumu olan ve cok sevimli bir sanatci. tanimam etmem ama cok sevdim. ayrica eurovizyon'da yahudi bir turk bizi temsil edecek diye ayrica mutlu oldum. yuru bakalim can bonomo gururlandir bizi. edit: ayrica album kapaginin fayans çeşitleri bonobo'nunkine benziyor olmasi da yuzume bir gulumseme katti. kendilerinin de bu benzerligin farkinda oldugunu dusunuyorum ve hatta tam olarak bu nedenle yaptiklarini saniyorum.

fayans çeşitleri

soyadı bonomo değil de bonobo olsaydı çok harika olurdu dediğim adam. gelin olmuş eurovisiona gidiyormuş, şansı açık olsun. geçen yılki gibi yarı finalde elenip moralleri bozmasın bence bu bize yeter. batı müziğiyle oryantal ezgileri nasıl harmanlayacak merak ediyor, heyecanlanmadan sakin sakin bekliyoruz. fayans çeşitleri

ibrahim saraçoğlu soğan kürü

turkcell'in şirket hatti şokundan sonra 2 ay önce yeni hat aldim vodafone'dan. 25tl'lik gencavantaj tarifesine gecis yaptim. ilk ay 18 tl fatura geldiginde cok sevinmistim. adamlar gercekten paraya önem vermiyor¸ müsterisinin degerini biliyor dedim. ikinci gelen fatura beni şoke etti. tam ibrahim saraçoğlu soğan kürü tamına 73 tl. 500 dk ve 5000 sms'lik tarifemi kontrol ettim. 436 dk ve 4988 sms hakkim kalmisti. sadece kıbrıs'ı aradığım için 25 tl extra fatura çıkarmışlar. internet sayfasından detaylari incelediğimde inanılmaz birşeyle karşılaştım. 0 sn görüşmeye bile 0.29 kuruş ekleme ibrahim saraçoğlu soğan kürü yapmışlar. yani "numarayi 1 kere çaldırmak bile 0.29 kuruş" artı 23.90 tl de vergi ücreti geldi. yahu allah aşkına 25 tl lik tarifeye 23.90 tl vergi nedir ya.

ibrahim saraçoğlu soğan kürü

star hd'nin saçma sapan logolarla içine sıçtığı dizidir. şöyleki; yenilenen star'la birlikte, sağ üst köşede duran star logosu, hd star'da resmen ortada durmaktadır. sol üst köşede duran +13 logosunun yanında bir de full hd logosu vardır. full hd logosu her ne kadar sol köşeye yakın olsa da, +13 logosu, sağdaki star logosu ile resmen yanyana durmaktadır. bitmedi, birde sol alt köşede olması gereken "behzat ç. yeni bölüm" yazısı var ki buda resmen ekranın altında ve ortada kalmaktadır. anladığım kadarıyla, normal starda köşelere ibrahim saraçoğlu soğan kürü konulan logolar, hd starda ortaya kayıyor. iyide kardeşim bir allah'ın kulu şu işe el atmaz mı? anlaşılan star yöneticileri hd starı hiç izlemiyor. yoksa normal bir yöneticinin, 1 saat dahi katlanamayacağı bir görüntü kirliliği var. ilk başlarda, yenidir, yakında düzelir falan dedik ama 1 ay oldu be kardeşim. kısacası, sırf behzat amirimi full hd izleyebilmek için abone olduğum star hd, şu an bi boka benzememektedir. diziye gelirsek, bu aralar, behzat amirimde bir durgunluk var, lakin ben aşırı soğuklara bağlıyorum. mart nisan gibi bomba bölümler bizi bekliyor.

suna dumankaya sivilce

hakkında eurovision'a gideceği yönünde dedikodular dolanıyor. umarım gider. eurovision'a misyon yüklemek çağın gerisinde kalsa da kendisinin özgün tarzı ve müziğiyle dikkat çekeceğini düşünüyorum. suna dumankaya sivilce ne de olsa bu kadar güzel şarkılara imza atabiliyor: suna dumankaya sivilce

son moda kıyafetler

bölüm itibariyle toparlayan dizidir. bu arada rtük ihtarnamelerini takmadığınızı biliyoruz takmayın zatende. ancak dizi yayından kaldırılsın diye inatlaşmayın usta. neydi o savcının hâli öyle. bizim için sorun yokta dizi yayından kaldırılsa hiç iyi olmaz. bu arada behzat'ın şevket'in yardımcısıyla olan diyaloğu yarmıştır. diziyi çok içki son moda kıyafetler içiyorlar diye eleştrenler haklı olabilir ancak bunun tek sorumlusu rtük'tür. zira behzat ç. kendi hâlinde dakka başı 216 için bir karakterdir. ancak televizyon ekranında sigara sansürlendiği için eline içki tutturulmak son moda kıyafetler zorunda kalınmıştır. dizi her saniye kareleneceğini böyle olmuştur çokta iyi olmuştur. behzat ç.'ye gelene kadar kaldıralacak milyon tane yayın vardır. karışmayın amirime.

suna dumankaya sivilce

adam hayli tatlı beyler lütfen şimdi, sadece reklam ve üzerinde iyi oynamadan ibaret değil, malzeme de iyi..özgün sonra..sesi de güzel..beğenenleri de sadece 17'likler değil..çok da eğlendiriyor. babylon'da izlemedim fazla bilemem ama 14 aralık ankara passage'da coşturdu..ee zamanla öğrenecek abileri, desteklemek lazım. suna dumankaya sivilce konser sonrasında da duyduğum kadarıyla kalan insanlarla takılmış ama gitmiştik, üzüldük. hoş ama boş, bön bakışlı, kasınç, arz talep dengesi üretimli bir kırık popçu bakış açısına da haiz değiliz, rahat rahat, güzel güzel konuşuyor.

son moda kıyafetler

şimdi bir kere dizinin senaristlerinde problem var. çok ciddi mantık hataları yapıyorlar, sürekliliği sağlayamıyorlar. ana karakterler çok uzun süre ortadan kayboluyor. memduh başgan kaç bölümdür nerde abi napıyor bu adam? narkotikçi, bomba gibi girdi olaya, köstebek olduğu piskopat olduğu ortaya son moda kıyafetler çıktı tak kayboldu, nerde lan bu narkotikçi? senaristler behzat ve arkadaşlarının cinayet öykülerini anlatırken diğer taraftan da diğer ana karakterlerin o anda ne yaptığını anlatamıyor. izleyiciye unutturuyorlar.. halbuki cinayetler çözülürken diğer tarafta memduh başgan nerde, narkotikçi nerde bir iki sahne bunları da göster ki izleyici unutmasın. 3 bölüm önce savcı esra akşam kardeşinin yanına gidip "yarın sabah şevket ç. seni ofisinde bekliyor" demedi mi? ertesi sabah şevket'in yanına gitmesi gereken çocuk 3 bölüm sonra gidiyor bu mantık hatası.

suna dumankaya cilt lekeleri

birde madem kendisi hakkında yazdık böyle, şu eurovision hakkında da üç beş laf edeyim bari; şansı var mıdır, yok mudur hiç bilemiyorum çünkü eurovision şarkıcının değil, suna dumankaya cilt lekeleri şarkının yarıştığı bir yarışma. o bakımdan parçayı dinlemeden, şovu izlemeden yorum yapmak güç. fakat trt nin bu kararı benim için son derece yerinde, son derece akıllıca alınmış karar. zira hem avrupayı bilen, hem avrupa müziği hakkında bilgi sahibi olan hem de amatör sayılabilecek bir sanatçı can bonomo. bu bakımdan bu seçim harika bir seçimdir benim için. suna dumankaya cilt lekeleri

adidas eşofman takımları

şimdi mesaj vermesin demiyorum dikkat edilsin, mesajlar verilsin ama biraz daha senaristin yorulacağı bir biçimde. böyle yüzleşmeler oyuncuları da zorlar ve her seferinde daha kaliteli, daha bağımlılık yaratan bölümler meydana gelir. kanımca, travesti cinayetlerinde emniyet içindeki "balyoz yapılanması" yerine, daha düne kadar birbirine "ibnesin olum" şeklinde espiriler yapan şube memurlarının kendi ayrımcı düşünceleriyle yüzleşmeleri daha adidas eşofman takımları gerçekçi ve güzel olurdu. nitekim daha düne kadar "ibne, götveren" espirileri yapan elemanların travestiliği bu kadar normal karşılaması ve hatta harun'un apartmanda travestilerden yakınan adama "ayrımcı" diye çıkışması biraz absürde kaçmış. bununla birlikte, genel plan, toplumsal olan eylemler, açıklamalar yine yer bulabilirdi. şu dizide örneğin hayalet'in 1 mayıs'a katılmasına giden adidas eşofman takımları süreç son derece güzel ve doğaldı... ya da ne bileyim işte, "ne faşisti ya cinayet büro" son derece yerinde bir replik olarak beni yarım yarım yarmıştı.

suna dumankaya cilt lekeleri

yurdum ana haber programlarının sokağa inme törenlerinde muhabirin uzattığı mikrofona maruz kalan vatandaşların "tanımıyoruz" dediği müzisyen. yapılabilecek en tutarlı çıkarımlardan biri şu: vatandaş zamping yaparken dream tv - mtv gibi gavurca yayın yapan melodi kanallarında bekleme yapmıyor. varsa yoksa kral tv, power turk... suna dumankaya cilt lekeleri

suna dumankaya saç bakımı

nasıl bir imaj çizildi ? ''ne olacak din, dil, ırk önemli değil'' fikri sokuldu insanların beynine. e siyaset tarafı ne oluyor gülüm ? ki bunu görmek hiç de zor değil. hiç de sadece zeki insanların çözebileceği/anlayabileceği iş değil. sıradan bir vatandaşın, aklı çalışan bir insanın, kafasının bunlara basması gerekiyor. suna dumankaya saç bakımı senin kafan daha bu eurovision meselesine, eurovision'daki temsilci meselesine kafan basmıyorsa, yarın bir gün türk askeri suriye'ye girdiği vakit, elinde silahla ilk sen koşarsın suriye'ye karşı savaş açmaya. suna dumankaya saç bakımı seçimini yapacaksın artık. ya siyasi müslüman olacaksın, yani akparti müslümanı olacaksın, göstermelik israil düşmanlığı yapıp, aslında israil dostluğu yapacaksın. ya da hakiki müslüman olacaksın. bu oyunlara gelmeyeceksin. seçim senin.

adidas eşofman takımları

türkiye'de birçok konuda büyük bir kavram karmaşası almış başını yürümüş. politik alanda da uzun zamandır bu böyle. o sebeple kimin ne olduğu ve neyi savunduğu zihinlerde net değil. yobazın, gericinin önde gideni, komünizmle mücadele derneklerinin gediklisi insanlar “demokrasi kahramanı” olurken, türkiye'de özgürlükler ve çağdaşlaşma uğruna can verenler, kanı akıtılanlar, dürüstlükleri için bedel ödeyenler “demokrasi ve özgürlük karşıtı” olarak gösteriliyor. bir diğer karışıklık atatürkçü, aydın, çağdaş insanlarla kafatası milliyetçisi, eğitimsiz, yoz bir grubu aynı sanmak şeklinde kendisini gösteriyor ki o apayrı bir konu. neyse; bu çağdaş ve laik kesimi baskıcı, despot, özgürlük karşıtı sanma aymazlığı toplumda yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. bu çabanın son meyvesi behzat ç. de kendisini gösterdi. yaşam hakları için eylem yapan bir grup eş cinsele oradan geçen bir kadının “laiklik elden gidiyor” cümlesini sarf ettiği sahne kurgulanarak bir yanlışlığa imza atıldı. öncelikle bu toplumun aydınlıktan ve özgürlükten adidas eşofman takımları yana olan insanları, sizin deyiminizle “laikçi” kesim; eş cinsel haklarının ve eş cinsel mücadelesinin bir demokrasi mücadelesi olduğunun farkında ve bu mücadelede eş cinsel dostlarının her zaman yanında. eş cinselleri hor gören, onlara şiddet ve baskı uygulayan, onları eryaman'da ve ankara'nın çeşitli yerlerinde barındırmayan zihniyet kesinlikle aydınlanmacı ve özgürlükçü zihniyet, sizin deyiminizle “laikçi” zihniyet değildir bu böyle bilinsin.

suna dumankaya saç bakımı

bonomo, ayrıca popüler bir isim olmamasına karşın trt’nin aldığı kararı “cesur bir karar” olarak nitelendirerek, “bize verilen o 3 dakikada, ‘vay be türkiye’de gençler ne müzik yapıyormuş’ dedirtmeyi hedeflediğini” ifade eden sözleriyle kendisine ne denli güvendiğini de ortaya koydu. suna dumankaya saç bakımı tarihe göz attığımızda, yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan ve türk sanat müziğine eserler veren türk yahudi cemaati üyesi bestekârlar tamburi izak efendi, mısırlı ibrahim, nesim silviya, isak varon haham şemoil mendil, ibrahim karakaş’ın haklarının verilmesi gerektiğine inanıyorum. geçtiğimiz yıllarda bu değerli bestekârlarımızın eserlerini içeren anlamlı bir çalışma yapıldı ve neve şalom sinagogu’nda gururla tanıtıldı.

hazır mutfak modelleri

yaptığı açıklamada "ben yahudi değil, hazır mutfak modelleri türküm" dememiştir. böyle saçma bir cümle kuracak insan değildir. "yahudilik bir dindir, ben türküm" demiştir. bu da, iki kürt sorunu tartışması görünce, azınlıklardan bahsedilince "yeaa ama bak atamız ne demiş yeeani, ne mutlu türküm diyene demiş, kendi diyen kendi olur, hazır mutfak modelleri türküm derse sorun yok yeeani" adamlarının kafasını karıştırmış baya.

hazır mutfak modelleri

son zamanların türkçe şarkılarıyla çok işi olmayan bir insanım, eski şarkıları severim tabi ki ancak şu zamana kadar bu durumun tek istisnaları malt ve multitap'ti. bu arkadaşın şaşkın isimli şarkısını dinledim, ve hala dinliyorum. hafif arabesk ses tonu, marjinal tarzı ve çok fantastik altyapısıyla kendisi eurovision'da iş yapar. hazır mutfak modelleri zaten olay tarkan'ı falan gönderip derece yapmakta değil, bu tarz sanatçıları göndermekte. ve bence can bonomo çok güzel bir seçim. son olarak yahudilik meselesinden bahsedenlerden açıkça utanıyorum, içi boşaltılan bir millet olduğumuz açık ancak bu kadar düşmeyi hiç beklemezdim. cidden yazıklar olsun, kendisine hem yarışmada hem de ilerideki müzik kariyerinde başarılar diliyorum.

karaca yemek takımları

kendisinin eurovision'a gönderilmesi zerre umrumda değil. şimdi burda eurovision siklenmemesi gereken bir yarışmadır vaazlarına girmeyeceğim... benim diyeceğim farklı... karaca yemek takımları bu adamın müziği bandrollü albüm çıkartması dışında tamamen amatör ve deneysel bile diyemeyeceğim bir kıvamda. zaten kendi de ne yaptığını bilmiyor. pop desen değil, rock desen hiç değil, indie bile olacak kapasitede değil diyorum ya. kaldı ki indie her ne müzik yaptığı belli olmayan insanın can simididir. "indie yapıyorum ben" diyerek kendini kurtarır. sesi desen çoğu 20'li yaşlardaki vatandaşın çıkartabileceği ses tonunda. "kiyiiimlereeaaa kaldıeeean" demek bir yetenek değil sanıyorum. e o zaman yanlız ve güzel ülkemde gönderilecek adam mı kalmadı eurovision'a? derdim eurovision değil dediğim gibi, ama oraya gönderilen sanatçılar yetenekleriyle kendini kanıtlamış en azından kıyısından köşesinden bir parça bile olsa "yeteneği" olan insanlar. bu arkadaşta bunların hiçbiri yok, kendini kanıtlamışlık yok, yetenek yok vs. karaca yemek takımları albüm kapağı olayına girmeyeceğim. albüm kapağının taklit olması eurovision için bi engel teşkil etmiyor sanırım. zira albüm kapağına gelene kadar gönderilmemesi için tonla sebep var. tabii bonobo'dan taklit ettiği kapağı "isim benzerliği yüzünden yaptım ehe" diye açıklıyorsa bilemeyeceğim. bu espri kabiliyetiyle bunu da diyebilme ihtimali var çünkü.

karaca yemek takımları

1 sene sonra hakkındaki tartışmaların hiçbiri hatırlanmayacak müzisyen. her ne kadar aksini iddia etsek de, milletçe yörovizyon'a hala gereğinden fazla önem verdiğimizden, haddinden fazla değer biçtiğimizden her sene yapılan tartışmaların bir benzeri bu kez kendi ismi üzerinde, neredeyse anayı-bacıyı işe karıştırır biçimde dinini de karıştırarak dönmekte. (namaz mı kıldıracak sanki, kurban mı kesecek? bre denyo! çıkıp şarkı söyleyecek la adam!) ha, bu arada hiçbir şarkısını bilmem. şarkısını bilmeyi geç, adını ilk kez yörovizyon'a seçilmesi sebebiyle duydum ama dilerim başarılı olur. sırf denyolara inat. karaca yemek takımları

banyo takımları

sanırım kendisini ilk kez okan'ın bi' programında görmüştüm. baya özgüveni yerinde olan, sahnesi - mimikleri iyi ve çatır çatır da kendine has şarkı söyleyen birisiydi. daha sonra hiç denk gelmedi. gerisini bilmiyorum. benim açımdan bu eurovision çok saçma, gereksiz ve dünyanın en kalitesiz yarışmalarından birisi olması sebebiyle çok da fazla umurumda değil açıkçası. banyo takımları geriye kalan yok museviydi, oydu buydu diye geri zekalıca, yavşakça, alçakça, şerefsizce ve aşağılık bi' şekilde yapılan yorumların hepsini de sallayıp geçiniz. banyo takımları

banyo takımları

katılacağı yarışmada alacağı muhtemel birincilik dünya çapında siyonizmin ve yahudiliğin büyük bir reklamı demek olacağından başarısız olmasını can-ı gönülden istediğim insan. koskoca ülkede ozan kalmamış gibi basit, ergen müziği yapan deneyimsiz bir insanın bu yarışmaya gönderilmesi son derece manasız. ozan ünsal, ahmet şafak, atilla yılmaz, osman öztunç gibi değerli ozanlarımız varken kendi kültürümüz olmayan bir müzik tarzında kendi ırkımızdan olmayan bir adamla yarışmak türk budununu germen'e, anglosaksonlara, slavlara rezil etmekten başka bir işe yaramayacaktır. banyo takımları tabi burada eklemekte yarar var. yahudi olan bu kardeşimiz büyük ihtimal avrupa yahudi lobilerini arkasına alacak ve yarışmada iddialı bir konuma gelecektir. bu yüzden bu adamın alacağı iyi bir dereceyi kimse yadırgamamalı. ha içimizde buna sevincekler de çıkacaktır ama dediğim kimi yine kazanan yahudilik ve siyonizm olacaktır. umarım ulu tanrı bu şansı vermez.

Yemek Masası Modelleri

eurovision'a katılması iyi bir şey mi yoksa değil mi karar veremedim tam olarak. kesinlikle iyi bir müzisyen hatta eurovision için fazla olduğunu düşünüyorum ama bir yandan da henüz ismi tarih öncesinde bizi temsil edip sıfırları çeken erövizyon ablaları tarafından bile bilinmezken bir anda türkiye'nin gündemine oturması şöhret, para, sesini daha çok insana duyurma açısından genç bir müzisyen için çok cazip bir düşünce. başarılı da olacağını düşünüyorum ama eurovision işte... kimileri tarafından çok önem verilse de çoğunlukla dandik grupların (istisnalar hariç) ya da seksi ablaların ya da tam tersi folklor ekibi eşliğinde dalga geçen yöresel tatların ağırlıkta olduğu bir yarışma. bilemedim şimdi ama sanırım iyi bir şey. daha çok insanın kendisini dinleyecek olması bile yeter aslında. evet karar verdim, kendisi açısından %65,38 oranında iyi bir durum. başarılı olsun. Yemek Masası Modelleri Yemek Masası Modelleri

Yemek Masası Modelleri

İki kişilik bir aile için tasarlanan bu mutfak masasını dilerseniz ek sandalye ekleyerek de kullanabilirsiniz. Siyah beyaz iç dekorlu dairelere uygun olan rengi ve siyah beyaz iç dekorasyonlu dairelere uyumlu renkleri sayesinde mutfağınıza veya yemek odanıza muhteşem bir dekorlu masa olabilir. Yemek Masası Modelleri Cam Mutfak masası arayışı içerisindeyseniz bu cam masa sizi iyi bir seçim olabilir. Cam masa ve cam sandalyenin farklı fotoğraflarını iletişim bölümünden bize ulaşarak edinebilirsiniz.

Kahkül Modelleri

Bayanların saçlarını kısaltarak alınlarını kapatacak şekilde oluşturmasıdır.Alınları geniş veya yüz yapısı sivri olan bayanlara çok yakışmaktadır.Hele bir de arkaya doğru da at kuyruğu yaptılar mı işte o zaman en masum görüntülerini yakalayabilirler. Kahkül Modelleri Perçem : saçın önünün kaş hizasında kesilmesidir. herkese yakışmaz. eğer saçınız düzse çok yakışacak bir durumdur da saçınız hafif dalgalıysa suratınızın üstünde gölgelik gibi dışa açılmış durur, kestirirken iki kere düşünmek gerekir.kahkülün bir alt modelidir, kahkül uzayıp gözlerin ününe gelip insanı rahatsız ediyor ve sekli bozulduysa yapılması gerekendir.

28 Ocak 2012 Cumartesi

Kelebek Mutfak

iktidara geldiğinden beri türkiye'deki kültürel seviye gün be gün düşmekte. daha az kitap okunmakta, daha az gazete satılmakta, daha kalitesiz filmler çekilmekte. 16-24 yaş arası gençlerin ciddi bir kesiminin tek dertleri sevgili sorunsalı mesela artık. yaşadıkları da ciddi, saygı duyulacak şeyler değil çoğunlukla. zıp zıp ondan ona zıplıyorlar. sevgili dedikleri bir kişi varken onu sorun edip, arkadaşlarıyla onu çekiştiriyorlar. yokken ya eskisine sarıyorlar onu çekiştiriyorlar, ya da birini denkgetirene kadar her beğendiklerine 'yazıyor'lar. ilişkiyi böyle darmadağın, güvensizliğe dayalı, hızlı biten bir şey olarak öğrenen bu insanlar ileride nasıl aile kurup nasıl çocuklar yetiştirirler dersiniz? bunun akp ile ne alakası mı var? dedim ya en başta, kültürel seviye gittikçe düşüyor diye. işte bununla tamamen doğru orantılı. batıyı takip etmeyen, gündemi takip etmeyen, kitap dağınık topuz modelleri okumayı bellona yatak odası takımları sıkıcı bulan, merak duygusu olmayan bireyler yetiştiriliyor bu ülkede. ve o bireyler yolda yürürken tehditkar bakışlar takınmayı marifet sayıyorlar. çekirge yataş yatak fiyatları misali ilişkiler yaşamayı marifet sayıyorlar. hiçbir araştırma yapmadan, oturup çalışmadan, öğrenmeden okul bitirmeyi marifet sayıyorlar. kısacası 10 yıl sonra bu ülkede olmak istemeyeceğiz ve sanırım olmayacağız da. bizim ülkemiz alındı bizden artık. kime verilecek merak içindeyim. olağan adı akp, kendilerine taktıkları garip isimle ak parti, bu insanların oy verdiği ve bu insanlardan oluşan bir fırkadır. oyuncaklar onlarındır, kelebek mutfak eleştiriye gelemez, dünya onun için yaratılmıştır, karar verme yetisi olmadığından akıllı insanlar tarafından çok kolay yönetilebilir, yeter ki ucunda ödül olsun. helikoptere binip, 3.köprü şuraya kurulsun diye fetva verebilir. oysa en ufak bir bilgisi yoktur o konuda. kahkül modelleri gördüğü yataş oturma grupları heykel'e ucube diyebilir, heykel ve sanatın ne olduğu konusunda en ufak bir fikri yokken. öyle sanatın içine, gönül rahatlığı ile, tükürür. ikilik konusunda ise yorgun doğtaş oturma grupları düşer, aklını sadeleştirmek ister, ak parti derse bizden, akp derse karşı mahallenin çetesindendir. kısaltmaların nasıl okunduğu ile ilgili dil bilgisi ne oluyor? bilgi mi? o ne? bu güruhun bir başka ortak özelliği niceliğe önem verir, nitelik önemli değildir. şu kadar üniversite açtık ile övünür (niteliği ne bu bina yığınağının? kaç öğretim elemanı var? alfemo oturma grupları kaç labaratuarı var? yanıt yok), hazırladığı iddianamenin 5000 sayfa olması ile övünür, günde, hızlandırılmış, 10 vakit namaz kıldı mı, diğer 5 vakit namaz kılanlardan daha öndedir. en mümin odur o gün. tabelasını oturma grubu modelleri ve adını değiştirip, bir kaç tane de yeni arpalık şube açarak yök'ü değiştirdiğini sanır. bu da 8. madde olsun. sonuç: akp'ye geçmiş seçimlerde oy vermiş olanlar, yukarıdaki bu 8 maddeyi, rte'ye uygulasınlar. hazretleri hepsinden kusursuz tam not alacaktır. sıra sizde, kendinize uygulayın gömlek modelleri bakalım bu 8 maddeyi, siz ne derece yetişkin görünümlü çocuksunuz, eğer değilim diyorsanız, neden oy verdiğinizi kendinize hakkıyla anlatın sonra da biz fakirleri bilgilendiriverin, nedir göremediğimiz?

3 günlük boşa çalışmak

ilk kez seçimlerden yüksek başarıyla çıktığı zaman, sosyologlar sürekli, bu ani yükselişi, başarıyı hazmedebilirlerse başarılı olurlar yorumlarını yapmışlardı. kuşkusuz türkiye'de büyük bir kırılma anıydı bu. o günden bugüne dengeler çok değişti. türkiye'nin dünya konjonktüründeki konumundan, türkiye içindeki erkin kimin elinde olduğuna kadar. ancak şu da var ki, türkiye zaten krizler ülkesidir. skandallar gırla gider. çoğu sansasyonel şey bir iki gün yankılanır geçer gider. tuhaf bir temposu var bu memlekette işlerin, olayların. halkın da tuhaf bir reaksiyon verme şekli var. ak parti bu tempoyla ritm tutturabildi, amiyane tabirle halkı kafalamayı da başardı. büyük boşluklar vardı çünkü. zaten sonrasında muhalefetin düzeyine bakınca bu anlamda akp'nin çok da zor bir şey yapmadığını düşünüyorum artık. ekonomik oturma grubu modelleri anlamda kalkınma oldu filan diyenler var. çok da anlamam o işlerden ama ak partiye oy vermeyen, benden daha çok bu işlerden anlayacak insanlardan da duyduğum için bunu olabilir diyorum. gerçi bana pek yansımadı. yani halka oynayan ve özellikle islami hassasiyetleri ön plana geçiren bir zihniyetten, adına yakışır bir şekilde, adalet beklerdim. türkiye'de para çoğalmış olabilir ama ben fakirlerde büyük bir zenginleşme gözlemlemedim. iktisatçı olmadığımdan finans uzmanı filan da olmadığım için, bu bazda yorumluyorum konuyu, elimden geldiğince. en nihayetinde benim oyumu istiyor ak parti halkım ben çünkü. neyse, ülkeyi yönettiler mi yönettiler. zaten kim yönetmedi ki. ne koalisyonlar ne develüasyonlar gördü bu memleket. ne kepazelikler yaşadı. kaç tane darbe gördü, nasıl fakirlik yaşadı. bu halkı ekonomiyi düze çıkarttığına inandırmak kolay. çünkü fakiriz biz. öyleyiz. duru suya ekmek banıp yer bu millet, memleket içni der susar. hani ak parti kömür dağıttı filan dediler ya... yok arkadaş, türk milleti öyle değil işte. o inansın bir kere güvensin, kömür vermeseler de verir yani oyunu. ak partinin ekmeğine yağ sürdü aslında bu azıcık insanmış gibi ak partiye oy verenleri aşağılama cüretini gösterenler. daha önce de demiştim, sen cahilsin, köylüsün, oyunu satarsın, dersen millete, haaa bak çok utandım gömlek modelleri yaptığımdan gel sen kime ver diyorsan oyunu ona vereyim ben demez. iki kere iki dört. ve işte ak parti, o daha ilk seçimin sonunda yapılan yorumların ihtimal olarak öngördüğü şekilde hazım sorunları yaşamaya başladı. ve büyük bir yanılgının kahkül modelleri eşiğinde bocalıyor şu an. bugüne kadar stratejilerini iyi güden ak parti bir şeyi unutmuş gibi görünüyor. türkiye'nin yüzde 45, 50 si kendisine oy veriyor diye, böyle bir tabanı olduğunu sanıyormuş gibi, monarşik bir hava estirmeye başladılar. yoo dostum yoo.. yok öyle bir şey. bu heykel söktürmeler, içki yasaklamalar, bir afralar tafralar. ne oluyoruz yani? bu hareketlerle demokrat tabanı soğutuyor kendinden. ak parti baş örtüsü konusunu, söz verdiği halde iktidara gelişinin kaçıncı yılında çözdü. (bir sürü oyu bu tarz konularda mağdur vatandaşlardan aldı. her şeyden önce bir adalet ve özgürlük iddiasıyla geldi iktidara) gerçi çözdü mü o da belli değil. şimdilik serbest. ama iktidar değişise ne olur? ola ki çözmüş olsun, teşekkür etmek zorunda bile değilim. çoktan olması gereken bir şeyi yapmıştır. insan hakları, dağınık topuz modelleri eşitlikler, eşit yaşama hakkı, insani bütün gerekler, tarafsızca uygulanmak zorunda. ama şu bir gerçek ak parti, büyük bir adalet iddiası ile geldi iktidara. başörtüsü konusu da bunun bayrağı oldu. ben bu yüzden eleştirmem ak partiyi. sen kalkar tabu haline getirirsen bir şeyi, buna hassas olan bir yanı varsa adam bunu yıkmak ister ve son derece de demokratik bir tutumdur bu; neden? çünkü; bu ülkede hiçbir üniversitede, hiçbir sebeple öğrencilerin başı açılamaz, bu saçmalık düğün salonlarına girerken insanların yataş yatak fiyatları başörtüsü açtırılamaz öğrenciler imamhatip mezunu diye ya da başları örtülü diye kayıt zamanı bir odaya çekilip sorgulanamaz, fişlenemez bunlar oldu yaşandı, ben kafamdan uydurmuyorum hiçbirisini, birilerinden duyup demiyorum, rivayetler üzerine fısıltı gazetelerinden duyup söylemiyorum; biliyorum. ama senin özgürlüğün, adaletin kelebek mutfak buraya kadar mıydı? o zaman saltanatının da bir sonu vardır. çünkü sadece bana kadar demokrasi diye bir şey yok olamaz. o demokrasi bellona yatak odası takımları olmaz. şimdi ak parti çıkmış, milletin içkisine karışıyor. içer, ne bu? sen içmiyorsun diye o da mı içmeyecek. ali bulaç çıkmış az önce, ak partinin yataş oturma grupları sözcüsü gibi ,mardin'in tarihi yerlerinde meyhaneler dolmuşmuş da falan filan diye konuşuyor. bir kendini haklı çıkartma çabası. ak aprti iktidarında nedense aniden milletin alkolik olacağı tutmuş sanki, patlama yaşanıyor sektörde. sana ne ya? ruhsat almıyor mu bu insanlar bu yerleri açarken? vergisini verir açar. sana ne? adam öyle bir söylüyor ki meyhane dolmuş her yer filan diye. bu sana göre böyle. sana göre meyhane doğtaş oturma grupları kötü bir yer ama berikine göre değil. sen diyorsun ailemle gidip oturacağım millet içki içiyor deniz kenarında. ona göre de bir eğlence bu. senin gibi ailesiyle birlikte gidiyor bu insan. çocuğuyla aynı masadayken içki içmek ona göre dehşet verici bir şey değil. kültür ve yaşantı farkı. ne kendini aklamaya çalışıyorsun. ama şuymuş da ama buymuş da. tıksırana kadar içmişlermiş de bilmem ne? özgürlük adı üstünde. senin evinin balkonunda içmiyor ki. her yerde de yok. sen de olmayan yere git. önceden nasıldı? gidecek yer yok muydu? iyi valla ya, biri gelsin benim laikliğime uymuyor desin, başörtüsüne saldırsın, beri ki gelsin benim dinime ters desin milletin içkisine ambargo koysun. sorsan hepsi de özgürlükçü hepsi de alfemo oturma grupları demokrat bunların burunlarından kıl aldırmıyorlar ama hep bir amaları şusudur busudurları var karşı tarafın özgürlüğü için.

27 Ocak 2012 Cuma

kimi la porl

2- yaşananların , birilerinin düğmeye basması ile organize edilen bi tezgah olduğunun bilincinde oldukları için. bu şike yoktur demek değil, tamamen sorgulamaya kapalı bir güruh tarafından bütün Kelebek Mutfak Modelleri iddialar tamamen reddediliyor olabilir ama en azından ben bunlardan biri değilim ki tanıdığım çoğu insan da böyle düşünüyor. ancak soruşturmanın başından beri olanlar, bu operasyonun aziz yıldırım veya fenerbahçeyi kasıtlı olarak sindirme amaçlı olduğunu , en azından bana, net bir şekilde gösteriyor. Duvar Stickerları böyle bir ortamda, basına atılan deliller kadar, telefon görüşmesi tapeleri ve iddianamelerin dahi iddia makamı tarafından çarpıtılmış olabileceğini düşünüyorum ki bunu Ev Dekorasyon Örnekleri destekleyen görüşler, iddianame'nin bazı bölümlerindeki tutarsızlıklar defalarca dile getirildi. böyle bir durumda benim kulübüme saldıran iddia makamının delillerine gözü kör bir şekilde inanmak yerine, bu insanları silmek için, yargı sonucunu beklemek daha mantıklı geliyor. son olarak belirtelim ki, bir sene ikinci ligde oynamak, trabzonspor gibi basit bir anadolu kulübüne, kazandığı bir şampiyonluğu vermek bu kulübün büyüklüğünden hiçbir şey götürmez. bugün görüldü ki, İstikbal Köşe Takımları fenerbahçe, çoğu yıldızından arınmış en dandik kadrosuyla bile şampiyonluğa oynayabilecek potansiyele sahiptir. bir sene dinlenir, sonra gelir yeni şampiyonluklar kazanır, verdiklerini fazlasıyla Mutfak Dekorasyonu yerine koyar. maddi kayıplar mı ? taraftarı bunları fazlasıyla karşılayabileceğini zaten gösterdi, o konuda birşey yazmaya gerek yok. bugün bank asya, yarın şampiyonluk şarkıları söyleriz, biz fenerbahçeliyiz.

yok diyo ben böyleyim

2005 ve 2011 yıllarında toplamda 6 tane fenerbahçe-beşiktaş maçı için deplasman tribünü bileti parası vermek suretiyle mali anlamda, mecburiyetten katkıda bulunduğum kulüp. ortaya çıkan şike skandalından sonra o paraların tek bir kuruşunu dahi helal etmiyorum bu kulübe. dilerim ülkenin görmüş olduğu bu en yüz kızartıcı spor olayına imza atanların boğazlarında kalır. dilerim haram şampiyonlukları peşinde koşarken sonucu Genç Odası Dekorasyonu belli maçlarda, hakemi başkanları tarafından atanmış maçlarda canım gibi sevdiğim takımım uğruna verdiğim emekler, birer yıl olarak mahkumiyetlerine eklenir. dilerim söylediğim her ''beşiktaş'ım benim'', her ''şereftir Mama Sandalyeleri bu yolda senle yürümek'' kendilerine ve bu hain zihniyete sahip olan taraftarlarına katmer katmer sıkıntı olarak geri döner. yazıklar olsun kere yazıklar olsun bu külübü bu hallere düşürenlere, türk futbolunu dünyanın en rezil utancı içinde bırakanlara. fenerbahçeliler sizi affetse Balkon Dekorasyonu de türk futbol tarihi sizi affetmeyecek! tuttuğum kulübün rakibidir. taraftarları da rakiptir dolaylı olarak. çok değerlidir, hagaten bak. yani gerçekten fenerbahçe türkiye'dir. mesela beşiktaş türkiye'dendir, galatasaray'da öyle. ama fenerbahçe bizzati kendisidir. beşiktaşlı kadar mağrur olma telaşı yoktur, galatasaraylı kadar entel olma telaşıda. hükümetlere yakın olmuştur, hükümetler de Duvar Saati onu hep istemiştir. taraftarı bağlıdır, sever, korur, kollar. ama hırsız değildir, hak yemeyi kendine yediremez... bence olan şey fenerbahçelilerin olanları yakıştıramaması, bu tiyatroyu izliyor olmaları, güçlü olanın fabrikator sami bey gibi her şeyi satın alabileceğini zannetmesini Dekoratif Raf kendilerini yakıştıramıyorlar. hayır yapmış olamazlar diyor, fenerbahçeli adam öyle şey yapmaz diyorlar. bir rakip taraftarı olarak acilen bir adamın çıkıp camiayı bu yanlış adamlardan kurtarmasını diliyorum. küme düşülecekse düşülür, şampiyonluk silinecekse silinir. futbolcu gidecekse gider hepsi gelir fakat kırılan gururun tamiri zordur, cerahatinizi atın, suratında meymenet olmayan adamların etrafında değil fenerbahçenizin etrafında kenetlenin.

Kalbimi kanatmayın

mezkur takımın taraftarlarının, başkanlarını ve kulüplerini hoyratça savunmalarına başta uyuz olur idim. filvaki bir insanın özellikle türkiye'deki futbol ilişkileri müvacehesinde ve belirli bir yaştan sonra takımdı, kulüptü, başkandı, bu gibi kendinde bir değeri ve anlamı olmayan İstikbal Mutfak Modelleri (aslında daha çok olumsuz implikasyonları olan) şeylere ısrarla değer atfetmesi beni hep ürkütmüştür. yani ulu devrimci rutkay aziz'in dediği gibi örgütlenmiş cehaletten korktuğum kadar hiç bir şeyden korkmadım. neyse sonra süreç içerisinde bu karşı çıkışın siyasi bir pozisyon almaya, hükümetin yapmakta olduğu diğer haksız uygulamalara da yöneldiğini farkettim. gerçi kulübünü ve başkanını sevenlerin diğer haksızlıkları fenerbahçe başkanının masumiyetine dayanak yapması biraz oportünistçe gelse de neticede bilinç bilinçtir, iyidir hoştur. fakat bu bağlantı hadisesinde biraz çömez olduklarından mesele yine dönüp dolaşıp Banyo Dekorasyon cemaate geldi çattı. ben daha eli yüzü düzgün bir muhalefet düzeni kurgularken, gene kala kala ulusalcılığa kaldık (hiç kck'ye selam gönderilmemesi bunun kanıtı). neyse bunun bir adım sonrasında kulüp ve başkan aşılarak daha devrimci ve sınıfsal bir aşamaya geçiş yapılır diye ümit ediyorum. peki, biraz ciddiyet. 3 temmuz'da başlayan sürecin sunduğu deliller aslında futboldan soğumak için yeterliyken, aklı başında insanların hala fenerbahçe üzerinden siyasi konum almaya çabalamaları çok komik. hayatında nedim şener'i tanımamış, cihan kırmızıgül'ü duymamış kişilerin, aziz yıldırım'ı kurtarma adına diğer davalarda yaşanan hukuksuzluklara sarılmaları, fanatizmin etkisinin baki olduğunu Salon Oturma Grupları gösteriyor. tutuklu generallerin durumundan yola çıkarak aslında ergenekon'un ne kadar hayırlı bir örgüt olduğu sonucunu çıkarmak gibi bir şey. bilinmesi gereken şey, türkiye'de futbolun eskiden beri kirli, şaibeli olduğu gerçeğidir. bunun şu an fenerbahçe'nin başına patlaması, fenerbahçe futbol takımına duyulan sevgiyi yok etmeyeceği gibi, ona duyulan nefreti de ziyadeleştirmez. çoluk çocuğun ya da mal kitleleri gaza getirmeye çalışan gazeteci takımının takımlarının her haltını savunma ve rakibine laf sokma kavgalarına uzaktan tebessümle yaklaşmak gerekir. maç izlerken kendi aramızda adetten olduğu üzere yapageldiğimiz laf sokmalar, çemkirmeler doğaldır insanidir. ama iş çığırından çıkmış, baronlar deşifre olmuşken hala bana kalkıp fener şöyle temiz, aziz böyle evliya diye gelmeyin. böyle gelmemek zorunda olmanızın sebebi futbol baronlarının göbeklerinden birbirlerine bağlı olduklarından dolayıdır. bu bağ öyle bir ağ örüyor ki, 7 ay önce meclisten geçen bir yasayı bile değiştirebiliyor. bu değişikliğe itiraz edenleri de susturuyor, konuştuğuna pişman ediyor. dahası, bu ağ o kadar yüzsüz ki kağıt Portmanto üzerinden birbirine düşman görünen güçler, şike suçu cezasının hafiflemesi, küme düşmenin kaldırılması gibi konularda uzlaşabiliyorlar. şimdi ben kendi adıma, bu tabloyu gördükten sonra anadolu ya da istanbul takımı gibi tanımlamalara götümle gülmem de naaparım? bizans takımı diyenle pontus takımı diyen mal sürüsünün bu tablodan alacağı bir ders yok mudur? görünen o ki yoktur. hepsi bir araya gelip fenerbahçe'nin küme düşmemesi ve puan silme cezasına çarptırılmasını arzu ediyor iken, maksat mümkün olduğunca bu takımın etinden sütünden faydalanmak iken, fenerbahçe-antifenerbahçe masalına kim inanır. şu süreçte anladım ki en suçlanmaması gereken adam belki de m.a.aydınlar. yapması gereken en akıllı iş bu sene bitmeden istifa edip azgın fenerbahçe kamuoyunun ve diğer yüzsüz kulüp başkanlarının kahrından kendini kurtarmak. şimdi tüm bu söylediklerimi neden daha genel bir başlıkta değil de fenerbahçe başlığında söylüyorum? cevabı basit. fenerbahçe türk futbolunun en büyük ve en güçlü kulübü. bu büyüklük, aynı zamanda futbolun rezilliklerinin, şikenin, dalaverenin, lobi gücünün de payını artırmakta. türk futbolunun Teras Dekorasyonu şike olayından kurtulması biraz da fenerbahçe'nin yola gelmesi anlamına geliyor. tüm diğer kulüplerin fenerbahçe üzerinden elde edecekleri kazanca baktıkları bir ortamda futbolun adil ve düzgün yürütüldüğünü kimse iddia edemez. fenerbahçeli aklı başında arkadaşların, derya içre oldukları dolayısıyla deryayı bilmediklerinin farkına varmaları gerekir. gözünü açtığında türk olduğunu görüp türkiye türklerindir demek gibi bir çoğunluk aymazlığına girmek hakkaniyetli değil. bu bir taraftarlık meselesi değildir her şeyden önce. futbolun futbol olmaktan çıktığı bir baronlar oligarşisinde takım taraftarlığı, takım asabiyeti gütmek tek kelimeyle aymazlıktır.

ben bi kahve içem

fransız askerleriyle bot bağlamamış bir fenerbahçeli olarak desteklediğim bu kulübün, çok da garip taraftarlara sahip olmadığını düşünüyorum. bot meselesine dönersek; nutuk'a göz gezdirmiş biri olarak aşağıdaki satırları okuduğumu biliyorum.. bot bağlamasam da bazı şeyleri okudum. "hâlâ bugün, sultanî okulunun salonlarını aleyhimizde konferans verdirmek için yabancılara açık bulunduranlar var, bu gibilere lânet..." ha tabi bu satırlardan tüm galatasaray kulübünü ve Duvar Dekorasyonu taraftarlarını suçlayamam. suçlarsam sözlükteki ortalama bir galatasaraylıdan farkım olmaz. (ortalama üstünü tenzih ederim) ama şu çıkarımı yapabilirim ki, galatasaray camiasının içinde çanakkale'de kurtuluş savaşı'nda şehit olan öğrenciler olduğu gibi; okulunu yabancı kuvvetlere konferans amaçlı açanlar da bulunmuştur. fenerbahçe'ye dönecek olursak; bu takımı bir de melih şabanoğlu kafasıyla eleştirenler var. şimdi melih şabanoğlu'nu bir kaç ay takip etmiş bir bireyim. başlarda kendisini normal Abajur Modelleri bir taraftar olarak görürken; istanbul erkek lisesi tarihi ve fenerbahçe'nin ittihatçı geçmişinin günümüzdeki etkilerini anlattığı yazıyı görmemle kendisini normal bir taraftar olarak görmeyi bıraktım. benim gözümde antu'da oka boka komplo teorisi üreten adamlardan daha boş, daha gereksiz bir adamdır kendisi. melih şabanoğlu ile fenerbahçe'yi eleştirdiğin anda ben o konu Banyo Dekorasyon hakkında hiç bir bilgi sahibi değilsem ilk düşüncem yüzde 51 şabanoğlu'nun saçmaladığıdır.. fenerbahce'nin gercek tarihi diye dolanan videoyu simdi seyrettim. adamin biri -ki adam diyorum, siz alinmayin- cikmis diyor ki, 1916-19 yillari arasinda ittihat terakkiciler baskandi, onlarin elindeydi kulup. vay efendim damat ferit'in dayisiydi, oburunun yengesiyle evliydi, bilmem ne.. bahsettigi adamlar da sadrazam filan.. basbakan. vatan hainiymis bu adamlar. olsalar bile, sadrazam İstikbal Mutfak Modelleri lan adam. ben baskanim dese ne dicen. hangi demokrasi? hem zaten milli mucadele donemi bile degil.. isgal kuvvetlerine karsi yapilan maclar icin de diyor ki, bunlar micolarla, amelelerle filan Filli Boya yapildi, takim makim yoktu.. e nolacağdı ? enternasyonal dream team geldi de fenerbahce mi yenmedi amk, nedir? ki onu da harrington, rovans icin hususi 11 getirterek bir nebze yapmisti.. halk nasil olur da bunlarla moral kazanirmis. simdi gidip irakta da bunu yapsinlarmis da, halk moralle dirensinmis, isgal bitsinmis.. bi boyle ustun deha ornegi ironiler-gondermeler v.s.

Yürü be aslanım kim tutar seni ?

türkiye'de endüstriyel futbola direnen tek kulüptür. şaka lan şaka endüstriyel futbola götünü yaslayan kulüplerin başında gelir fenerbahçe. kör ölür badem gözlü olur ya, işte tam da o hesap. türkiye'de kulüpsel bazda kapitalist politayı benimsemiş, endüstriyel futbolu iliklerine kadar yaşayan bir kulübü, sırf şike soruşturmasında tepeden tırnağa çamurun içerisinde olduğu için kalkıp da 'endüstriyel futbola karşı, Ev Dizayn amatör ruhlu' falan diye lanse etme gözünü seveyim. ayıptır günahtır. ışık hızıyla eksileyeceksin biliyorum ama önce oku, sonra eksilersin. sen, fenerbahçe taraftarı olarak yıllarca bilet fiyatlarından dert Dekoratif Ayna yanmadın mı? arkadaşlarımız dışarda aziz başkan demedin mi? bu fiyata bilet mi olur diye pankartlar açıp yönetime tepki göstermedin mi, gösterdin. Ev Dekorasyonları çünkü artık stadın yenilenmişti ve 55.000 kişilik stattaki koltuklar pahalıydı. bir çaya 3, bir suya 2 lira verdin mi, verdin. vermek istemezdin ama mecbur bırakıldın. stadında ısıtma var diye 2 liralık bir sandviçi 5 liraya almadın mı, aldın. fenerbahçe taraftarı cefakârdır dediler, fenerium'u boşalttın. nicolas anelka'nın roberto carlos'un paraları buradan çıkacak dediler, Mutfak Dekorasyonu gittin arkasında r.carlos, anelka yazan formaları paşa paşa almadın mı, aldın. kötü mü yaptın, hayır asla! ama işte bilip bilmeyerek kullandığın 'endüstriyel futbol' kelimesi var ya, işte bu yaptıkların tam olarak endüstriyel futbolun temelleri. artık sen de o çarkın bir dişlisi oldun. eskiden fotoğraflarda gördüğün o amatör ruh, asgari ücretin 8'de biri olan kale arkası biletleriyle beslenmezdi. stadın içerisinde suya, çaya fahiş fiyatlar ödemezdin. tribün kapısında tükürük köfte satan abilerden aldığın köfte kadar zengindin. içeride zaten kocaman siyah poşet içerisinde su satan amcalar olurdu, dışarıdaki fiyata alırdın suyunu maçını izlerken. altyapıdan futbolcular çıkartır onları oynatırdı takımlar. işte o zaman endüstriyel futbol yoktu. adam kulübün içerisinde büyümüş, tesislerin havasını solumuş gelirdi. senin o futbolcuların isminin yazdığı formalarını alman şart değildi. o yüzden şimdi şikeyle başın dertte diye, "kulübümüz amatör ruhu hâlâ bünyesinde barındırabiliyor eki eki ne de güzeldir benim kulübüm" triplerine girme. taraftarın verdiği destek mi? Genç Odası Dekorasyonu eğer aziz yıldırım şike yapmışsa gerçekten, verilen desteği yine mantıklı bulacak mısın? yoksa en azından mahkeme sonuçlanana kadar sessiz kalsaydık daha iyi olurdu diye mi düşüneceksin? duygusallığa bağlamanın hiç anlamı yok. he beşiktaş ya da galatasaray senden daha mı az endüstriyel futbolun kölesi, hiç alakası yok. al birini vur ötekine ama hiçbirini amatör ruhlu filan diye gazlama.

gole gol demek

3 temmuz'da başlatılan bir operasyonda şike yaptığı kanıtlanmış olan klüptür. akabinde, bir kaç kişinin daha şike yaptığı ortaya çıkınca, bazı klüplere ve bu klüpleri yöneten yaklaşık 30-40 kişiye zeval gelmesin diye şike serbest olmuştur. aynı zamanda bu klüplerin milyonlarca taraftarı üzülmesin diye, şike yapmak Tv Koltuğu serbest olmuştur türkiye'de artık. masa başında kazanılan maçlardaki atılan gollere, ''goooooool'' diye sevinip, sanal yollardan kendinizi tatmin edersiniz artık. tek soru. madem şike yapmadıydı, o zaman neden alelacele şike yasası değişiyor ? eğer değişmeseydi, şapa oturacaktınız komple çünkü. artık bu konuda cumhurbaşkanının imzası kaldı bir tek. valla bana bu da yeter açıkçası. zaten sizler ceza alsaydınız, bu memlekete hakikaten adalet gelmiş olacaktı. rüya yani o. benim kafamda yıllarca düşündüğüm şeyler, Şapka Modelleri şike yasasının değişmesiyle birlikte bir sonuca vardı. bu saatten sonra türkiye'de ne milli takım'ın maçları, ne de diğer takımların oynadığı avrupa maçları umrumda olur. umarım hep yenilirsiniz avrupada. bu saatten sonra benim için sadece galatasaray var. gerçi eskiden de öyleydi ama, resmi olarak galatasaray var artık. türkiye'de başarılı olamazsa üzülmeyeceğim, Örgü Saç Modelleri şikenin serbest olduğu bir yerde başarılı olamaması normaldir. çünkü galatasaray şikecilerin klübü değildir. edit: bazıları ''hani şike nerde delil nerde ?'' diye soruyor. olm o piyasada gezen tapeler, diyaloglar, görüntüler neydiya ? hollywood filmi miydi ? film mi çevirmiş yüzlerce polis, savcı falan ? ayrıca bu kafayla devam. 35 yaşındaki Tulum Modelleri futbolcuları transfer edip, avrupada başarı yakalamaya çalışırsınız artık yine. türkiye'de şike yapmak serbest ama, avrupada şike yaptığın vakit adamın götünden kan alıp, avrupa'nın kızılayı hangisiyse ona bağışlıyorlar. söyleyim. edit: anafor sağolsun uyardı, klüplere verilecek cezada değişiklik yokmuş. tamam o zaman, Şalvar Modelleri fenerbahçe'nin bu durumda küme düşmesi gerekiyor. fenerbahçe küme düşerse, ben de bu entry'i mi silerim. gerçi bu da işin komik yanı. klüp düşecek ama şikeyi yapan hiç bir yönetici ceza almayacak. nasıl işse artık.

atılamaz izin vermiyosun

hakkında yapılan tartışmalar türkiye'de bazılarının bilinç olarak gelişmeye inatla karşı çıktığını göstermektedir. ya daha 1 ay bile olmadı bünyamin gezer hakemliği Bahçe Duvarı Modelleri bıraktığını açıklayalı. muslera'ya kırmızı kart gösterdi diye maç vermediler, medyası gs taraftarı adamın dibine soktu. fenerliler yapınca "sağa sola saldırmak" oluyor, galatasaraylılar yapınca onlara doğuştan verilmiş bir hak sanki. mesele zaten o hakem hatası bu hakem Banyo Aksesuarları hatası değil. bazılarının derdi anti-fenerbahçelilik, amiyane tabiriyle de eziklik. aziz yıldırım'ı idam etseler, alex'e 20 maç ceza verseler, sonra fener'in herhangi bir maçında fener aleyhine bir penaltı verilmese bu anti-fenerliler yine ortaya atar kendini. dertleri hakkaniyet değil ki. bazı gerizekalılar için tekrar açıklama yapması gereken takım."biz bize yeteriz" sloganı kulüpler arası rekabet geçerlidir ve hala da savunulur,hiç kimseden medet ummamayı vurgular vs. fenerbahçe Orta Sehpa Modelleri yönetimi de çıkıp da "bize tepki göstermeyin" gibisinden saçma bir anlam çıkarmıyor veya volkan çıkıp da inönü'de beşiktaş - fenerbahçe maçında neden beni yuhluyorlar diye sorgulamıyordur herhalde. sorun şu ki bu yuhlamalar milli Hazır Mutfak forma altında oluyor.yani o an volkan da emre de ona küfreden adamları temsil ediyor orada.elmayla armudu karıştıracak kadar da salak olmayın be birader. kimsenin geri vites yaptığı falan yok yani.7 aralık'ta Salon dekorasyonu yuhlayabilirsiniz,dilediğiniz kadar,boğazınız patlayana kadar.kimse de çıkıp size neden yuhluyorsun demez.ama dün küfretmemeliydin,küfrettin,haksızsın,bari saçma argümanlarla bok atmaya çalışma.

26 Ocak 2012 Perşembe

ayna var elimde ayna

aykut kocaman ile geçen 1 yılın ardından nihayet kazanma alışkanlığını kazanan takım. kötü oynadığımız oluyor ama kötü mücadele ettik diyebileceğimiz maç geçen yılın ikinci yarısından bu yana hatırlamıyorum. e takım zaten giden oyunculara rağmen hala ligin -bence- en kaliteli kadrosuna sahip takımı. rakip oyuncular kadar koşup mücadele ettikleri vakit kötü performans gösterseler bile o kalite farkından ötürü maçı kazanmak için gerekli skoru yakalıyorlar. geçtiğimiz yıllarda da çok iyi kadrolarmız Frenk üzümü olmuştu ama o kadrolar zaman zaman, mücadele etmeden yalnızca kaliteleriyle maçı kazanabilecekleri düşüncesine kapılıyorlardı. aykut kocaman'ın takımının bu sorunu aşmış olması bana kalırsa beraber geçirilen 1 yılın en güzel sonucu. bu takım "fenerbahçe burada, gücü yeten gelsin yensin" diyen aykut kocaman'ı haklı çıkartacak bir şekilde kaybetmeyi unuttu, unutturdu. şimdi ligde en son yenildiğimiz maçı düşündüm Kekiğin Faydaları mesela ama hatırlayamıyorum. malatya ve buca maçları vardı hatırladığım son kaybettiğimiz maçlar olarak ama onlar kupa maçlarıydı zaten. herkesin futbola bakış açısı, oyun anlayışı farklıdır. benim anlayışıma göre lugano, santos, niang gibi çok önemli kayıplara rağmen ki buraya emenike de eklenebilir hala en iyi kadrosu fenerbahçe'de. topu aldığında dikine bi şekilde kaleye giden stoch'u orta saha çizgisinin oralarda attığı fantastik çalımlarla taraftarı ayağa kaldıran quaresma'ya tercih ederim mesela. adamın sıra dışı bi yeteneği var eyvallah ona sözümüz yok da orta çizgi be arkadaş. sirkte gösteri yapmıyor veya halı saha maçını izlemeye gelen kızlara hava atmıyorsan orada çalım atmanın kime ne faydası var ?.. muslera'nın gs kariyeri pek iyi başlamadı Buğdayın Faydaları ama beşiktaş dışındaki şampiyonluk adaylarının kalede herhangi bir sıkıntı yaşayacağını düşünmüyorum o yüzden volkan pek fark yaratan bir unsur olmayacaktır tahminim. ziegler mi santos mu sorusunun yanıtını bir türlü veremiyorum. santos'un yaptığı ikiye birleri yapamaz ama kazım'dan yediğimiz gol gibi bir gol de yedirmez mesela ziegler. santos'tan iyi mi emin değilim ama hakan balta ve ismail'le kıyaslandığında sol bekte ülkedeki en iyi adam olduğunu söylemek zor değil. niang'ın yokluğu devre arası bi golcü transferi yapılmazsa belimizi Gözaltı Morlukları bükecek gibi görünüyor. gerçi devre arası alınan oyuncu ne kadar fayda sağlar o da ayrı konu. sezon başı istediğimde çok kişi gülmüştü ama nobre'ye hala hayır demem. umut ve mevlüt'e de aynı şekilde. emre gibi girdiği anda seviye atlatacak Uçuk Tedavisi bir oyuncu hala dahil olmadı takıma. buna rağmen kayseri ve antep deplasmanlarının olduğu 4 haftada 13 puan müthiş bir olay. gs, bjk ve trabzon'un kadrosunu düşündüğümde bu takıma dahil edeceğim tek adam hala yalnızca melo ki cristian 3-4 hafta daha bu formunu devam ettirirse onu da alır mıyım emin değilim. edit: sağ olsun arkadaşlar uyardı; 4 maç 13 puan yazmışım doğrusu 5 maç 13 puan olacak tabi. yok puanlar ikiye bölünecek yok galibiyet aslında 3 değil 1.5 puan diye diye kafamızı siken federasyona ibret olması açısından silmiyorum.

yardım mesajı atan var mı

3 aydır federasyon yönetimi fenerbahçe'yi korumak için elinden geleni yapıyor, (suç zaten kesin olarak bilindiği ve inkar edilemeyeceği için) yasa değişikliği talep ediyor, Ispanağın Faydaları cezayı hafifletip eksi puanla başlatmaya ama buna rağmen şampiyonluk şansı vermeye çalışıp bir tarafından play-off sistemi uyduruyor, kararı erteleyip tozun dumanın dinip unutulmasını bekliyor, uefa'ya çaktırmamaya çalışıyor, dini imanı para olmuş kulüpler de Kerevizin Faydaları (haysiyetini kaybetmemiş tek bir kulübün dışında) oldu bittiye getirmeye, takımın cezasını çekmemesi için elinden geleni yapmaya çalışıyor. ama sorsanız play off sistemi de tesadüf, yasanın değiştirilip ceza hafifliğinin bu ana denk gelmesi de. herkes fenerbahçe'nin kayıplarından bahsediyor, ama bunca zaman şikeyle, hileyle, dolandırıcılıkla elde ettiği fazladan gelirleri konuşan yok, o arada bu hile ve Soğuk Algınlığı Tedavisi şike yüzünden o gelirlerden olan diğer kulüpleri ve onların kayıplarını konuşan yok. herkes bu skandalların ve fenerbahçe'nin küme düşmesinin türk futbolunun değerini düşüreceğini söylüyor ama fenerbahçe'nin bu şike yaparak bu marka değerini, imajı ne kadar düşürdüğünü konuşan da yok. muhtemelen bir şekilde kurtaracaklar uefa araya yine sert girmezse de. herkes ona çalışıyor çünkü. ve 10 sene sonra unutulup gidilecek tüm bu olaylar. şimdiden şikeyi şaibeyi yapıp sonra Karanfilin Faydaları mazlumu zavallıyı oynamayı öğrendiler zaten. ama şu olaylardan sonra kimse bu kulübün (ve kulübü kurtarmak için bu kadar ikiyüzlü davranan federasyon yönetiminin) şerefini ve haysiyetini savunacak Bel Ağrısı Tedavisi tek kelime etmeye kalkmasın. şikeyi yönetime yükleyebilirsiniz, ama kulübün bu şike sonrası olaylar patlak verince takındığı ikiyüzlü ve eğik tavrı ve buna dur denmemesini, yırtmayı çabalama takıntısını kimse savunamaz.

bu takımda olmaz

taraftarı olduğum kulüp; ve birilerinin bu takımın taraftarına bayılıp bayılmaması pek umurumda değil. ama kör gibi fanatikçe, aç kurtlar gibi üzerine saldırıldığında savunmak gerekiyor. evet, taraftarı tff’nin ve uefa’nın alenen Ayva Faydaları sıçtığını söylemekte. bunun ötesinde yıllardır “fenerli” dediğniz medyanın da şerefsizce sıçtığını söylemekte, en çok da emniyetin haddini bilmez bir şekilde ortalığı boka bulayarak sıçtığını söylemekte. neden olduğunu elli kere anlattık, yazdık, link verdik filan.. aç kurtlar tarafından yargısız infaza kurban edilmeye çalışılıyor, onu söylemekte bu takımın taraftarı. soruşturmadaki gizliliği ihlal edip dışarıya delil servis eden, Tetanoz Nedir kendini yargıç yerine koyup “19 maçta şiket tespit ettik” hükmünü veren, alakasız görüntüleri ahlaksızça montajlayan müessese sıçmıştır, onlarca yalanı birbiri ardına sıralayıp, Soğanın Faydaları sonra yalan/yanlış çıkınca özür dilemeyen medya sıçmıştır emenike ve sezer’in para alma görüntüleri, ümit karan’a para yollandığı görüntüleri palavralarını sıkan, yılmaz vural’ın maçtan sonra biriyle buluşması üzerine “şike yapıldı” haberi yapıp daha sonra kendisinden siktiri yiyen, aziz yıldırım’ın eskişehir yöneticilerine “ya böyle oynarsanız sizi yeneriz, böyle olmaz” demesini embesilce “aziz yıldırım şike taktiği verdi” diye yazan, bilyoner gece kulübünün kapatılmasını “bilyoner bahis sitesi kapatıldı” diye haber yapan, ne haber-nasılsın şeklinde gelişip hiçbir şey anlaşılmayan telefon konuşmalarını “işte şikenin şok belgeleri” diye yayınlayan medya sıçmıştır. önce tutarlı bir şekilde “savunma almadan karar veremem” (madde var lan Marulun Faydaları böyle karar veremeyeceğini gösteren), “savunma alabilmem için de iddianamenin yazılması ve soruşturmada gizliliğin ortadan kalkması lazım” diyen tff, sonra uefa’nın karşısında 180 derece dönüp kaypakça fenerbahçe’yi cezalandırdığı için sıçmıştır. daha önceden tff’nin arkasında duran uefa (ki ayrıca daha önceden suçu sabit milan’a yaptırım uygulayamayan uefa), kendisine türkiye’den anti-fenerli yığın tarafından yapılan baskılar ve telkinler doğrultusunda, “medyadan okuduk ki olay çok ciddiymiş” (evet yukarıda bahsettiğimiz şerefsiz medya) çarkını yaparak tff’yi fenerbahçe’yi yargılamadan cezalandırmaya zorladığı için sıçmıştır. bütün bu sıçışlara karşı yasal yollardan hakkını arayan fenerbahçe’nin cas’a başvurusu üzerine nedense pek alınan platini sıçmıştır. benzer hukuk ihlalleri başka platformlarda – başka konularda olduğunda hukukun temel ilkelerine sahip çıkmakla birlikte, mağdur fenerbahçe olunca schadenfreude içinde durumun keyfini çıkaran ilkesiz anti-fenerli güruh sıçmıştır. önce aklıselim açıklamalar yapıp, sonra fenerbahçe’yi jurnalleyerek uefa’nın sıçışına çanak tutanlar da öyle, ki kendi içlerinde bu durumu tespit edenler de oldu.. fenerbahçe’nin isyanı bunadır. kan kokusu alan aç kurtların Dutun Faydaları tavrınadır fenerbahçe taraftarının tepkisi. yoksa, eğer bu bok yığını içinde kendi yöneticileri sıçmış ise başını eğip cezasını çekmesini istemektedir zaten. adil bir süreç ve soruşturma ile, savunma hakkına saygı gösterilerek ve gerekçeli bir kararla “biz şu şu delillere dayanarak, suçun oluştuğuna kanaat getiriyoruz, kulübün şu savunması bize şu nedenlerle inanılır gelmedi” şeklinde bir karara en azından aklı başında fenerlilerin diyeceği bir şey olmayacaktı. ama şu anda, oynanmakta olanın rezil bir tiyatro olduğunu görüyor bu takımın taraftarı. siz hala, “lan suçlular işte, emniyet tespit etmiş, daha ne” deyin..

dünya bir yuvarlaktır

maçın bitiş düdüğü çalar çalmaz televizyonu kapattığım için kırmızı kart gördüğü pozisyonu henüz izleyebildim. eğer ağzından çıkan bir küfür hakaret vs. yoksa, yaptıklarının niang, gökhan gönül ve özer hurmacı'nın yaptığından hiçbir farkı yok. niang hakemin üzerine yürüyor, burnunun dibinde bağırıyor çağırıyor. roma imparatoru utancından başını öne eğip hemen bir sonraki pozisyonda olmayan faul yaratıp gökhan zan'a kartını çıkarmasını biliyor. topu oyun alanında tutamayıp taca çıkmasına sebep olan gökhan gönül topun çıkmadığını anlatmak için yardımcı hakemin üzerine vurmayı seçiyor ama acziyetten ne Pırasanın Faydaları yapacağını bilemeyen roma imparatoru aydınus yardımcısını koruyamıyor ve gökhan gönül'e ağzını bile açamıyor. devamında yine birşeyler oluyor gökhan birisine faul yapıyor, faul düdüğü çalınıyor ama çenesi sürekli çalışan gökhan gönül'e ne hikmetse kart çıkmıyor. yüz verdik ayıya geldi sıçtı halıya diye bir laf vardır aydınus. iltimas üstüne iltimas geçersen kendini ve yardımcılarını koruyamazsan bacak kadar boyuyla özer hurmacı Sütün faydaları gözünün önünde kartlık hareket yapar, sen faul düdüğünü çaldığın için de seni göğsüyle ittiririp -yıllar önce batista-serhat akın ikilisinin yaşayıp batista'nın kırmızı kart gördüğü pozisyonun aynısı- başıyla başını dürterek lütfen bir sarı kartına baş vurmana sebep olabilir. sonra maçın içinde tertemiz önüne alıp attığı golü vermediğin Parkinson Hastalığı baros maçın sonunda sana uzaktan elini kolunu salladığı için doğrudan kırmızı kart çıkarırsın. düşene tekme vurmak hakem camiasının hobisidir ne de olsa. baros'un gökhan gönül'ün önünden tertemiz alıp attığı Şeker Yükselmesinin Belirtileri golü verebilecek göte sahip bir hakem bu ülke üzerinde yoktur bu arada. bunu da söyleyemeden geçemeyeceğim. baros, sevgili milan baros... sezon sonununda gidiyormuşsun gibi bir halin var gibi. bu gördüğün karta ağzını açıp tek kelime etmeye taraftarlar hariç kimsenin hakkı yok. sen üzerine düşeni Muzun Faydaları bir yaklaşık yaptın sayılır. rakip fenerbahçe, bunlar emre belözoğlu'ndan özer hurmacı'ya nesil bunlar. puu niang'dan gökhan gönül'e nesil bunlar...

25 Ocak 2012 Çarşamba

Yok Artık Var

ezelden beridir, mizacım dolayısıyla ezilenin tarafında olma zorunluluğu duyduğumdan real karşısında barca'yı desteklerim. fakat bu maç uzuunca bir süre istemdışı real madrid'i desteklediğimi fark ettim. öyle bir oyun ortaya koydu real madrid. real madrid'in elenme Pırasanın Faydaları sebebi bana kalırsa, orta sahada takımı hücuma kaldırabilecek nitelikte adam eksikliğiydi. dortmund'taki formunu yakalamış bir nuri o bölgede baş ağrısından kıvranan vatandaşa verilmiş majezik etkisi yaratabilir. ha barca'nın ortaya koymadığı, daha doğrusu başlarda Sütün faydaları koyamadığı dominant futbol da bunda etkili, beklenenin aksine müthiş motive bir barca yoktu sahada. ama ne olursa olsun, mourinho ve talebeleri takdirimi kazandı. oyun kurabilecek liderlik vasıflarına sahip biri, formda bir sol bek ve ilk yarım saatte yaptıkları tam saha presle barca'yı çok yakın zamanda üzebilirler, aman dikkat. real madrid, barcelona'yı Parkinson Hastalığı alenen ezdi. ilk yarım saat real dünyanın golünü kaçırdı. barcelona ilk devrenin son dakikalarında iki tane gol buldu, normalde rakip takım bu şartlarda dağılır. real buna rağmen 2-0 dan 2-2 ye getirdi. o dakikadan sonra barcelona'nın o mükemmel sisteminin dağıldığını izledik. 2-2'yken ronaldo ön direğin dibinde Şeker Yükselmesinin Belirtileri top ıskaladı, bu gözler bunu da gördü. basireti bağlandı herhalde, yoksa şu an barcelona efsanesi ağır bir darbe almış olacaktı. kaka çok kötüydü, sonradan giren granero çok kötüydü. mesut muazzam oynadı, pepe takımı diri tuttu. birkaç vakte kadar bu real madrid, barcelona Muzun Faydaları falan tanımaz, dağıtır. herzaman bu kadar şanssız başlamazlar zira. .. neyini kötülediniz anlamadım. 10. sn den itibaren gol yemeye başlayacaktı barcelona yalan mı? ardı arkası kesilmeyecek gibiydi. hiçbiri olmadı ve olabilecek en güzel anlarda peşpeşe 2 gol attı barcelona. buna rağmen zar zor bitirdiler maçı.

sabri vurdu

sabah baktım kardeşim bunun bir bölümünü açmış izliyor, tabi ben hala testere, baron çakır falan hatırlıyorum... sordum "lan kaç senedir Bluz Modelleri bitiremediler mi mafyayı falan" diye. meğerse uçmuş elemanlar, ne mafya kalmış ne devlet... polat artık nato üssü basıp başkonsolos rehin alıyormuş. nükleer başlık çalıp cumhurbaşkanı ile ağalı paşalı muhabbet ediyormuş, orgeneralleri ayağına çağırıp istişarede bulunuyormuş... vay babağun kemuğune, ya bu adam 5-6 sene öncesine kadar mahalle kabadayısı ayarında biri değil miydi? demek ki geçen yıllar yaramış polat'a... şimdilerde amerikan'nın üst düzey elemanlarından birini kestirmiş gözüne, öyle duydum kardeşimden. amerikayı çaldığı nükleer başlıklarla teslimiyete zorladıktan sonra (tabi jack bauer izin verirse [bak o da ayrı bir mesele aslında]) yeni sezonda galaksiler arası barışı sağlamak için spectre olarak çalışacakmış... hayırlısı... iş bu noktada diziyi izleyenler arasında Kısa Abiyeler memati ve ekibi bombayı rumeli hisarında ararken bulabilme ihtimalini göz önünde bulunduran sevgili insanımıza acırım ben. polat paşamız anadolu tarafına gidecek ve götüne Günlük Saç Modelleri baka baka gerisin geri rumeliye gidecek ha. buna inandıysan sevgi pıtırcığı gerizekalı izleyici ne diyeyim ben sana. gerçekten merak ediyorum ha türkiyenin en olmadık yerinde, yol gitmez Puma Ayakkabı kervan geçmez yerinde bile bunu izlerken inanan biri canlı varmıdır? unutmadan artık dizinin akışı sırasında konuşması gerekmeyen insanları öldürürken bari iki kurşun sıkın. birileri tek kurşunla ölür birileri tek kurşunla ölmez. niye onun söylüyecekleri var. hay ben sizin yaptığınız diziye. tüm bu serzenişler Penti Çorap 5 dakikanın sonucu. tüm bölümü izlesem ne yaparım acaba. allahım sen koru beni.

Olur o kadarçık

dün akşamki bölümünde resmen terör örgütünü yücelttiler hem de deli hikmet'in ağzından. neymiş koskoca örgüt bile yönetimi kadınlara bıraktı..... yaaa demek öyle koskoca örgüt haa!!!! Taç Perde Modelleri en kabadayısı olan ilk 97 lik seri bile ilk 20 bölüm ocak ortasından hazirana kadar, son 11 bölüm ekimden aralık sonuna kadar resmi olarak 4 genel toplamda 3 sezonda bitirilmişti. bu denklemden hareketle pusu serisi ilkinden gayet kötü olduğuna göre artık bitme vakti çoktan gelmiştir diye düşünüyorum. rol kabiliyeti gerçekten oldukça sınırlı olan baş kahramanın 8 milyon mermi 40.000 atom bombasının üzerine usul usul gözlerini kısarak gitmesi ve tek çizik almadan işini bitirip yine Dikey Perdeler ağır çekim modunda sahneye de hiç uygun olmayan o müzikle gidişini göstermeniz* bizde en ufak bir heyecan kıpırtısı yaratmıyor. aksine daha da sinirlendiriyor. son 10 bölümdür illa ki böyle bir sahneyi diziye yediriyorsunuz ama biz yemiyoruz artık bu dolmaları. bir kere sizin o çok beğendiğiniz baş kahramanınız o hissiyatı bize veremiyor. ikincisi bu tip görüntü ona da yakışmıyor zaten. çok değerli pana film yetkilileri eğer star tv ye bir söz vermediyseniz yarattığınız efsaneyi daha da ayağa düşürmeden* lütfen gerçekten son olacak bölümü haziranda yayınlayıp bitirin şu diziyi. daha ne diyeyim ben. polat koçum, yiğidom dizinin başında beni dumura uğrattın. iki üç çapulcunun peşinde geziyorsun daha. sen kgt’nin en iyi adamısın ama hala tuzak kuran doktoru, Kuruvaze Perde hemşireyi vurmak için fare deliklerine, ormanlık arazilere dalıyorsun. bul adreslerini yolla cavit ve adamlarını. kendini hala âli candan’dan yeni çıkmış polat alemdar mı zannediyorsun. bırak çapulcularla uğraşmayı da sen şu iskender’in hesabını kesmeye bak. bu arada memati adamı odunla sktn şerefsizim ne adam öldürme hırsı varmış lan sende. doktor zero’yu eve kapattınız ama adam harbi bunalıma girdi lan. akşama kadar tv başında şizofrenlik, hipnozluk izleye izleye bi hal oldu. hipokrat’tan sonra tarihe geçecek böyle giderse tıp literatüründe. bi de hava alma diyosun ev bildiğin hapishane. akşama kadar gülendam şişkosuyla, cahit artiziyle, abdülhey delisiyle zaman mı geçer lan. hadi doktor kızın hatrına eve kapanır durursun da o da sana bakmaz zaten. polat sen bilmiyor musun bu helikopteri kitleyeceklerini. akıllanmadın mı lan sen ilk kurtlar vadisinde doğu’nun helikopterini kilitleyip adamı mahvettiklerini. bu arada şu helikopter ne kolay bulunan bişey lan herkes helikopterle gidiyor gideceği yere. biz de hala ego otobüsü gelecek de kızılay’a, Balkon Perdesi batıkent’e gidecez. ne güzel istanbul lan. neyse konumuza dönersek madem koordinatları, enlemi, boylamı bulamıyorsun yakın bi yerde indiriver desene lan pilota. ta geri dönülüp sil baştan arabayla gidilir mi. ayrıca toplantı izmir’de mi, ankara’da mı yapılıyor bilmiyorum ama sabah giderken gündüzdü gece mekâna gelmişler. eee haliyle milletin evi, barkı çoluğu, çocuğu var skrm ülke meselelerini der çeker gider mnskym. baktın toplantı’dan bir sonuç alamadın bari turan’ın mekâna gidiyim dedin ama adamın belasını da skerti verdin. ama hak etti pezo orası ayrı bi mesele de tavuğun başını kopartır gibi Katlanabilir Perdeler kafa kırıyorsun lan önce iskender’in adamı sonra kaçık turan, kırt kırt çubuk kraker’i bile ben böle kıramıyorum helal olsun. son olarak sezon finalinde ne izleyecemizi ben biliyorum. ya memati vurulacak ya da polat. ama ikisine de bi bok olmayacak. can sıkmaya başladı ama evde de netten, tvden başka da eğlence yok. feysbuk, sözlük takıla takıla usandım. bi 10 bölümde aşk’ı memnu entrysi gireriz.