25 Ocak 2012 Çarşamba

bir babanın hikayesi.. kızının ölümünden kendini sorumlu tutan ve bu yüzden kızının ölümünü kabullenemeyen bir babanın hikayesi.. bir babanın, kızını en sonunda kalbine gömmesinin hikayesi.. havuzdan çıkan tabutun içinde cansu dere yerine berna'yı gördüğü zaman ölmüş denildiğini duyuyor ve biliyorum, diyor. berna'nın sesini Örgü Kazak Modelleri duyup sağa sola koşmak, toprak kazmaya çalışmak, olmayan tavşanları beslemek son buluyor çünkü artık; kızını kalbine gömüyor. bu film; bir babanın hikayesi. bu yüzden gayet özel karakterler oldukları her hallerinden belli olan red kit, pembo ve gorbaçov hasan arka planda kalıyorlar. bu karakteri daha yakından tanımak için istediğimiz zaman; cansu dere-berna eşleşmesine ayrılıyor. derin devletin acımasız yüzü, çocuk esirgeme kurumuna düşen çocukların dayağa şerbetli olması, polislerin dayak dışında alternatif bir konuşturma tekniğine sahip olmamaları, kızını kaybeden bir babanın aklını kaybetme noktasına gelmiş olması, seven bir kadının iç çamaşırını kendi çıkarması ( biliyorum biliyorum bu olmadı Bluz Modelleri gibi duruyor ama seven bir kadının sevdiği adamla potansiyel ilişki yaşayabilecek kadını, daha adamın haberi dahi yokken biliyor olması desem kim inanır ) pembonun gençler tarafından bir sakız olarak değil de küfüre küfürle cevap veren bir karakter olarak hatırlanacak olması... filmi sonunda almanya'da izleyebildim. filmden önce filmin almanya gösterimi ile bir çift laf edeyim. ayy ama ben henuz bir nick dusunmemistim ile olan konuşmalarımızda almanya'daki gösterimler için "bilet kalır mı acaba" lafı ediyorduk. gel gör ki kendisinin gittiği frankfurt'taki ilk gösterimle işin rengi açığa çıktı; yalnızca 4 izleyici... benim düsseldorf'ta gittiğim gösterim internetteki programa göre sondan 2. gün idi ve 7-8 kişi vardı... ilk başta "nasıl ya?" deilebilir ama aslında çok da şaşırtıcı değil. üzülerek söylemeliyim ki almanya'daki türklerin tamamı olmasa da önemli bir kısmı Topuklu Ayakkabı Modelleri türkçe'ye gerçekten hakim değiller. 27 ekim 2011 beşiktaş fenerbahçe maçı'nda da gördüğüm üzere anlık tepkileri bile ya almanca, ya da almanca-türkçe kırması oluyor. hatta bu yüzden mesut özil'in gol kaçırınca "mına koyyim" demesi sıradışı bulunuyor... neyse... laf dağılmasın, hal böyle iken behzat ç.'deki "angara"ya özgü küfür, argo ve jargonun türkçe'ye hakim olmayan kişilerce anlaşılması çok zor. zaten işte bu Kısa Abiye Modelleri yüzden behzat ç. bir ankara polisiyesi'nin almanya'daki izlenme oranları arka sokaklar'ın çeyreği bile değil. bir de düsseldorf'ta konuştuğum bir kiosk kasiyeri türk'ten anladığım kadarı ile gurbetçiler sinemada film izlemektense yazın türkiye'ye geldiklerinde tomar tomar korsan dvd almayı tercih ediyor... hal böyle olunca diziden habersiz gurbetçiler yerine genelde türkiye'den gelen öğrenciler filme ilgi gösterdi ki bu da sinemalardaki düşük seyirci sayısını açıklamak için yeterli... filme gelecek olursak; altın portakal gösterimi ve ankara özel gösterimi hakkında yorumları okuyunca aslında epey yüksek olan beklentilerimi büyük oranda düşürdüm. zaten bir filmden keyif almak Kot Pantolon Modelleri için en geçerli yol beklentisiz gitmek... spoiler'sız eleştirimde değinebileceğim tek nokta pilli bebek'in azlığı ya da eksikliği. diziye tat ve renk en önemli öğelerden pilli bebek'ın olsun albümü parçalarına ben filmde rastlayamadım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder