27 Ocak 2012 Cuma

Kalbimi kanatmayın

mezkur takımın taraftarlarının, başkanlarını ve kulüplerini hoyratça savunmalarına başta uyuz olur idim. filvaki bir insanın özellikle türkiye'deki futbol ilişkileri müvacehesinde ve belirli bir yaştan sonra takımdı, kulüptü, başkandı, bu gibi kendinde bir değeri ve anlamı olmayan İstikbal Mutfak Modelleri (aslında daha çok olumsuz implikasyonları olan) şeylere ısrarla değer atfetmesi beni hep ürkütmüştür. yani ulu devrimci rutkay aziz'in dediği gibi örgütlenmiş cehaletten korktuğum kadar hiç bir şeyden korkmadım. neyse sonra süreç içerisinde bu karşı çıkışın siyasi bir pozisyon almaya, hükümetin yapmakta olduğu diğer haksız uygulamalara da yöneldiğini farkettim. gerçi kulübünü ve başkanını sevenlerin diğer haksızlıkları fenerbahçe başkanının masumiyetine dayanak yapması biraz oportünistçe gelse de neticede bilinç bilinçtir, iyidir hoştur. fakat bu bağlantı hadisesinde biraz çömez olduklarından mesele yine dönüp dolaşıp Banyo Dekorasyon cemaate geldi çattı. ben daha eli yüzü düzgün bir muhalefet düzeni kurgularken, gene kala kala ulusalcılığa kaldık (hiç kck'ye selam gönderilmemesi bunun kanıtı). neyse bunun bir adım sonrasında kulüp ve başkan aşılarak daha devrimci ve sınıfsal bir aşamaya geçiş yapılır diye ümit ediyorum. peki, biraz ciddiyet. 3 temmuz'da başlayan sürecin sunduğu deliller aslında futboldan soğumak için yeterliyken, aklı başında insanların hala fenerbahçe üzerinden siyasi konum almaya çabalamaları çok komik. hayatında nedim şener'i tanımamış, cihan kırmızıgül'ü duymamış kişilerin, aziz yıldırım'ı kurtarma adına diğer davalarda yaşanan hukuksuzluklara sarılmaları, fanatizmin etkisinin baki olduğunu Salon Oturma Grupları gösteriyor. tutuklu generallerin durumundan yola çıkarak aslında ergenekon'un ne kadar hayırlı bir örgüt olduğu sonucunu çıkarmak gibi bir şey. bilinmesi gereken şey, türkiye'de futbolun eskiden beri kirli, şaibeli olduğu gerçeğidir. bunun şu an fenerbahçe'nin başına patlaması, fenerbahçe futbol takımına duyulan sevgiyi yok etmeyeceği gibi, ona duyulan nefreti de ziyadeleştirmez. çoluk çocuğun ya da mal kitleleri gaza getirmeye çalışan gazeteci takımının takımlarının her haltını savunma ve rakibine laf sokma kavgalarına uzaktan tebessümle yaklaşmak gerekir. maç izlerken kendi aramızda adetten olduğu üzere yapageldiğimiz laf sokmalar, çemkirmeler doğaldır insanidir. ama iş çığırından çıkmış, baronlar deşifre olmuşken hala bana kalkıp fener şöyle temiz, aziz böyle evliya diye gelmeyin. böyle gelmemek zorunda olmanızın sebebi futbol baronlarının göbeklerinden birbirlerine bağlı olduklarından dolayıdır. bu bağ öyle bir ağ örüyor ki, 7 ay önce meclisten geçen bir yasayı bile değiştirebiliyor. bu değişikliğe itiraz edenleri de susturuyor, konuştuğuna pişman ediyor. dahası, bu ağ o kadar yüzsüz ki kağıt Portmanto üzerinden birbirine düşman görünen güçler, şike suçu cezasının hafiflemesi, küme düşmenin kaldırılması gibi konularda uzlaşabiliyorlar. şimdi ben kendi adıma, bu tabloyu gördükten sonra anadolu ya da istanbul takımı gibi tanımlamalara götümle gülmem de naaparım? bizans takımı diyenle pontus takımı diyen mal sürüsünün bu tablodan alacağı bir ders yok mudur? görünen o ki yoktur. hepsi bir araya gelip fenerbahçe'nin küme düşmemesi ve puan silme cezasına çarptırılmasını arzu ediyor iken, maksat mümkün olduğunca bu takımın etinden sütünden faydalanmak iken, fenerbahçe-antifenerbahçe masalına kim inanır. şu süreçte anladım ki en suçlanmaması gereken adam belki de m.a.aydınlar. yapması gereken en akıllı iş bu sene bitmeden istifa edip azgın fenerbahçe kamuoyunun ve diğer yüzsüz kulüp başkanlarının kahrından kendini kurtarmak. şimdi tüm bu söylediklerimi neden daha genel bir başlıkta değil de fenerbahçe başlığında söylüyorum? cevabı basit. fenerbahçe türk futbolunun en büyük ve en güçlü kulübü. bu büyüklük, aynı zamanda futbolun rezilliklerinin, şikenin, dalaverenin, lobi gücünün de payını artırmakta. türk futbolunun Teras Dekorasyonu şike olayından kurtulması biraz da fenerbahçe'nin yola gelmesi anlamına geliyor. tüm diğer kulüplerin fenerbahçe üzerinden elde edecekleri kazanca baktıkları bir ortamda futbolun adil ve düzgün yürütüldüğünü kimse iddia edemez. fenerbahçeli aklı başında arkadaşların, derya içre oldukları dolayısıyla deryayı bilmediklerinin farkına varmaları gerekir. gözünü açtığında türk olduğunu görüp türkiye türklerindir demek gibi bir çoğunluk aymazlığına girmek hakkaniyetli değil. bu bir taraftarlık meselesi değildir her şeyden önce. futbolun futbol olmaktan çıktığı bir baronlar oligarşisinde takım taraftarlığı, takım asabiyeti gütmek tek kelimeyle aymazlıktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder