28 Ocak 2012 Cumartesi
3 günlük boşa çalışmak
ilk kez seçimlerden yüksek başarıyla çıktığı zaman, sosyologlar sürekli, bu ani yükselişi, başarıyı hazmedebilirlerse başarılı olurlar yorumlarını yapmışlardı. kuşkusuz türkiye'de büyük bir kırılma anıydı bu. o günden bugüne dengeler çok değişti. türkiye'nin dünya konjonktüründeki konumundan, türkiye içindeki erkin kimin elinde olduğuna kadar. ancak şu da var ki, türkiye zaten krizler ülkesidir. skandallar gırla gider. çoğu sansasyonel şey bir iki gün yankılanır geçer gider. tuhaf bir temposu var bu memlekette işlerin, olayların. halkın da tuhaf bir reaksiyon verme şekli var. ak parti bu tempoyla ritm tutturabildi, amiyane tabirle halkı kafalamayı da başardı. büyük boşluklar vardı çünkü. zaten sonrasında muhalefetin düzeyine bakınca bu anlamda akp'nin çok da zor bir şey yapmadığını düşünüyorum artık. ekonomik oturma grubu modelleri anlamda kalkınma oldu filan diyenler var. çok da anlamam o işlerden ama ak partiye oy vermeyen, benden daha çok bu işlerden anlayacak insanlardan da duyduğum için bunu olabilir diyorum. gerçi bana pek yansımadı. yani halka oynayan ve özellikle islami hassasiyetleri ön plana geçiren bir zihniyetten, adına yakışır bir şekilde, adalet beklerdim. türkiye'de para çoğalmış olabilir ama ben fakirlerde büyük bir zenginleşme gözlemlemedim. iktisatçı olmadığımdan finans uzmanı filan da olmadığım için, bu bazda yorumluyorum konuyu, elimden geldiğince. en nihayetinde benim oyumu istiyor ak parti halkım ben çünkü.
neyse, ülkeyi yönettiler mi yönettiler. zaten kim yönetmedi ki. ne koalisyonlar ne develüasyonlar gördü bu memleket. ne kepazelikler yaşadı. kaç tane darbe gördü, nasıl fakirlik yaşadı. bu halkı ekonomiyi düze çıkarttığına inandırmak kolay. çünkü fakiriz biz. öyleyiz. duru suya ekmek banıp yer bu millet, memleket içni der susar. hani ak parti kömür dağıttı filan dediler ya... yok arkadaş, türk milleti öyle değil işte. o inansın bir kere güvensin, kömür vermeseler de verir yani oyunu. ak partinin ekmeğine yağ sürdü aslında bu azıcık insanmış gibi ak partiye oy verenleri aşağılama cüretini gösterenler. daha önce de demiştim, sen cahilsin, köylüsün, oyunu satarsın, dersen millete, haaa bak çok utandım gömlek modelleri yaptığımdan gel sen kime ver diyorsan oyunu ona vereyim ben demez. iki kere iki dört.
ve işte ak parti, o daha ilk seçimin sonunda yapılan yorumların ihtimal olarak öngördüğü şekilde hazım sorunları yaşamaya başladı. ve büyük bir yanılgının kahkül modelleri eşiğinde bocalıyor şu an. bugüne kadar stratejilerini iyi güden ak parti bir şeyi unutmuş gibi görünüyor. türkiye'nin yüzde 45, 50 si kendisine oy veriyor diye, böyle bir tabanı olduğunu sanıyormuş gibi, monarşik bir hava estirmeye başladılar. yoo dostum yoo.. yok öyle bir şey. bu heykel söktürmeler, içki yasaklamalar, bir afralar tafralar. ne oluyoruz yani? bu hareketlerle demokrat tabanı soğutuyor kendinden.
ak parti baş örtüsü konusunu, söz verdiği halde iktidara gelişinin kaçıncı yılında çözdü. (bir sürü oyu bu tarz konularda mağdur vatandaşlardan aldı. her şeyden önce bir adalet ve özgürlük iddiasıyla geldi iktidara) gerçi çözdü mü o da belli değil. şimdilik serbest. ama iktidar değişise ne olur? ola ki çözmüş olsun, teşekkür etmek zorunda bile değilim. çoktan olması gereken bir şeyi yapmıştır. insan hakları, dağınık topuz modelleri eşitlikler, eşit yaşama hakkı, insani bütün gerekler, tarafsızca uygulanmak zorunda. ama şu bir gerçek ak parti, büyük bir adalet iddiası ile geldi iktidara. başörtüsü konusu da bunun bayrağı oldu. ben bu yüzden eleştirmem ak partiyi. sen kalkar tabu haline getirirsen bir şeyi, buna hassas olan bir yanı varsa adam bunu yıkmak ister ve son derece de demokratik bir tutumdur bu; neden? çünkü;
bu ülkede hiçbir üniversitede, hiçbir sebeple öğrencilerin başı açılamaz, bu saçmalık
düğün salonlarına girerken insanların yataş yatak fiyatları başörtüsü açtırılamaz
öğrenciler imamhatip mezunu diye ya da başları örtülü diye kayıt zamanı bir odaya çekilip sorgulanamaz, fişlenemez
bunlar oldu yaşandı, ben kafamdan uydurmuyorum hiçbirisini, birilerinden duyup demiyorum, rivayetler üzerine fısıltı gazetelerinden duyup söylemiyorum; biliyorum.
ama senin özgürlüğün, adaletin kelebek mutfak buraya kadar mıydı? o zaman saltanatının da bir sonu vardır. çünkü sadece bana kadar demokrasi diye bir şey yok olamaz. o demokrasi bellona yatak odası takımları olmaz.
şimdi ak parti çıkmış, milletin içkisine karışıyor. içer, ne bu? sen içmiyorsun diye o da mı içmeyecek. ali bulaç çıkmış az önce, ak partinin yataş oturma grupları sözcüsü gibi ,mardin'in tarihi yerlerinde meyhaneler dolmuşmuş da falan filan diye konuşuyor. bir kendini haklı çıkartma çabası. ak aprti iktidarında nedense aniden milletin alkolik olacağı tutmuş sanki, patlama yaşanıyor sektörde. sana ne ya? ruhsat almıyor mu bu insanlar bu yerleri açarken? vergisini verir açar. sana ne? adam öyle bir söylüyor ki meyhane dolmuş her yer filan diye. bu sana göre böyle. sana göre meyhane doğtaş oturma grupları kötü bir yer ama berikine göre değil. sen diyorsun ailemle gidip oturacağım millet içki içiyor deniz kenarında. ona göre de bir eğlence bu. senin gibi ailesiyle birlikte gidiyor bu insan. çocuğuyla aynı masadayken içki içmek ona göre dehşet verici bir şey değil. kültür ve yaşantı farkı. ne kendini aklamaya çalışıyorsun. ama şuymuş da ama buymuş da. tıksırana kadar içmişlermiş de bilmem ne?
özgürlük adı üstünde. senin evinin balkonunda içmiyor ki. her yerde de yok. sen de olmayan yere git. önceden nasıldı? gidecek yer yok muydu?
iyi valla ya, biri gelsin benim laikliğime uymuyor desin, başörtüsüne saldırsın, beri ki gelsin benim dinime ters desin milletin içkisine ambargo koysun. sorsan hepsi de özgürlükçü hepsi de alfemo oturma grupları demokrat bunların burunlarından kıl aldırmıyorlar ama hep bir amaları şusudur busudurları var karşı tarafın özgürlüğü için.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder