11 Haziran 2012 Pazartesi
Çeşme Demirdöküm Servisi
insanları gün geçtikçe daha da vahşileşiyor. sırf bu sebepten eğer ki hayata dair planlarım yolunda giderse terketmeyi planladığım şehir. eskiden alır başımı şeyimden aşağa kasımpaşa diye gezerdim sokaklarında ama sorumluluklar omuzlara yüklenince istanbul aynı istanbul olmuyormuş. kendiniz için korkmasanız da sevdikleriniz için korkmaya başlıyormuşsunuz. bir ömür bu korkuyla geçmezmiş.
çocuğunu sevgi yerine parayla yetiştiren anne-babalar gibi.
veriyor starbucks'ı, diesel'i, nişantaşını caddeyi yüzünüze bir gülümseyip de günaydın diyeni yok..
deniz ne güzel diye boğaza bakıyorsun pis kokusu ve çöpleriyle huzursuz ediyor.
Çeşme Demirdöküm Servisi
istanbulsuz yapamam ölür biterim diyenler koca bir semtin güleryüzünü görüp, denizin temizliğinin etrafını sarmasına içini doldurmasına izin verince istanbulun huzursuzluğuna gerek kalmıyor.istanbul. tam bir arada kalmışlık örneği, amerikan rüyası ile ortadoğu anlayışının avrupa hasreti ile birleştiği, doğasını mahvedip yeni yeni düzeltmeye çabaladığımız, sakin(!)lerinin bir süre sonra türkiyenin başka şehirlerinde temelli yaşamaya yanaşmayacağı iki kıtalı, sesi, kokusu ayrı bir city. zamanla rayına oturacak her sey ama hangi düzen ağır basacak… zenginin gitgide daha zengin fakirin de gitgide daha fakir olduğu, bol sıfırlı maaş alanların xbin dolarlık şampanya şişelerini açtırırken ikinci defa düşünmediği bir yaşam biçimine doğru gidişhat beni korkutuyor...
uyduruk menulu restaurantların manzarasına guvenip burnundan kıl aldırmadığı, televole gece hayatının bir anda ayıplanmaktan çıkıp özenilen bir tarz olduğu kopamadığım karmaşıklık.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder