19 Nisan 2012 Perşembe

Veda

2 gündür her mikrofona peygamberliğin bittiğini yineliyor. anlamadım vala bu kadar çok dile getirmesinin anlamını. acaba içine atmış da "ah ulan bitmicekti ki o zaman..." die bir düşüncesi mi var. -bakın efendim o arkadaş cahil! daha peygamberlik müessesesinin son bulduğunu bilmiyor. +sizce de son buldu mu sayın başbakan? -buldu tabii, bulmicaktı ki o zaman allahın izniyle... *öhömm sayın başbakanım canlı yayındayız -buldu buldu, bulmaz mı hiç... ideoloji ve ideolojik kelimelerinin anlamları hakkında pek fikri olmadığını düşündüğüm politikacı. sürekli yanlış şekilde kullanıyor. tekel işçileri ile ilgili yapılan basın toplantısında sorulan sorulara; -türkiye'de özür dilemesi gereken bir parti varsa o da mhp'dir, başbakan'ın eşine haraket etmişlerdir. başı kapalı tüm insanlara hakaret etmişlerdir. demiştir. artık bunlar ne yapacaklarını şaşırdılar asdkasşd. tekel olm tekel. sömürmeyin artık dini. tekel. sömürmeyin cahilleri. tekel. çok mu cahil yoksa çok mu kurnaz bir türlü karar veremediğimdir. şu günlerde tekel işçileri ile atıp tutmakta, haklı bir demokratik tepkiyi yasadışı olmakla, gizli ajanda barındırmakla suçlayıp durmaktadır. daha da ileriye gidip tekel işçilerine destek verenlerin niyetinin kötü olduğunu, amaclarının hükümeti yıpratmak olduğunu ekliyor. bu görüşleri benim aklımı durduruyor. yani şimdi neresinden baksan bir gariplik. demokratik bir tepkiyi fazla bulup "hak ettiğimiz demokrasi dozunu" ayarlamaya yeltenmesi mi dersin, tekel işçisi olmadığı halde tekel işçilerine destek verenleri suçlamasını mı eleştirirsin, hükümeti eleştirmeyi bir suç olarak yaftalamasını mı diline dolarsın. insanın cidden aklı duruyor. şimdi anlamaya çalışıyorum. yani karşımızda kendisine, özellikle meclis dışından, yöneltilen her eleştiriyi bir suç olarak algılayan bir metabolizma var. bu yaklaşımının en büyük dayanak noktası hükümete sivil güçler dışında başka bir gücün müdahale etme/ediyor olma olasılığı. şimdi bu bir paranoya mıdır yoksa "ben bu konuda hassas görüneyim, önüme geleni bunla tuş ederim" gibi bir strateji midir bilemiyorum. cümlelerinde gizliden gizliye bir straji gibi kullandığını daha çok seziyorum şahsen. tekel işçileri satır arası cinlikleriyle ergenekonla bir anılmaya çalışılıyor. tabi bu iş başlığa adını veren şahsiyet tarafından alenen yapılmıyor; insanların böyle düşünmesini sağlayacak bazı kavramlar zihinlere bırakılıveriyor. erdoğanın bu herkesi yaftalama tutkusu o kadar ileri gidiyor ki tekel işçilerine destek veren stk'ları, dervişin fikri neyse zikri de odur misali, bu eylemden nemalanmakla suçluyor. bu noktada cidden aklım duruyor. yani bu, çok garip bir örnek biliyorum ama, hiv hastaları için kurulmuş bir derneğin hiv hastaları ile dayanışma içerisinde olması nedeniyle suçlanması kadar komik birşey gibi geliyor bana. diyeceğim şu ki, birileri, bilmez gibi görünen yada sahiden bilmeyen, erdoğana toplumsal dayanışma/sınıf mücadelesi gibi kavramları hatırlatmalı yada öğretmeli diye düşünüyorum. buna okuğu şiir nedeniyle hapse atılmasına, doğrudan hiçbir alakası olmamasına rağmen vicdani bir refleksle, karşı çıkan demokratik kalemler hatırlatılarak başlanabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder